sükünetim deliliğimden
aşk yok olmak diyor biri
ayyaş ruhum sayıklıyor
her zerrem sende çarpıyor
aşk yok olmaksa şimdiden
yar ben yokum bende zatenakşamın üzerinden belli bir vakit geçmişti, vakit sekiz buçuk yahut dokuz civarında dolanıyor olmalıydı zira sokağın gürültüsü kaybolmuş, evler aydınlanmış ve perdeler çekilmişti. cır cır böceklerinin otlar arasından ötüşünü duyuyor, bahçedeki geniş salıncakta hafif esintiyle aynı yönde sallanarak önümdeki çitlere dolanan sarmaşıkları izliyordum sakince. üzerime inanılmaz bir dinginlik çökmüştü sanki ve o an yüreğimin atış hızının dahi yarıya indiğine emin gibiydim.
akşam yemeği hazırlanana kadar taehyung ile sarılarak, sessizce oturmuştuk o kanepede. ben eşyalarla, onun anılarıyla kavga ederken onun da benden farksız olduğunu biliyordum. ben ona aşık, o bana bir şeylerken; ikimiz de aynı kadın yüzünden hazımsızlık yaşıyorduk bir ötekimizin kollarında. belli bir vakit böyle atlatıldıktan sonra, taehyung'un annesi yemek masasına ağırlamıştı bizi. yemek de, aynı şekilde sohbetler ve konuşmalarla geçmişti. annesi sıklıkla wheein'in sözünü açıyor, taehyung rahatsız olduğunu belli eden mimikleriyle kadına hislerini yansıtmaya çalışsa da; kadın da bunu bilerek yapıyormuş gibi görünmüyordu. tadım tuzum iyice kaçmışken, tabağımdaki yemekleri didiklemek zorunda kalmış ve guruldayan midemin sakinlemek yerine bulandığını hissetmiştim. yanımdaki taehyung'a rağmen bu masada oturmak benim için zor vaziyete gelmişti adeta. tek tutamağım, taehyung'un da bu durumdan haz etmiyor oluşuydu.
yemeğin sonrasında annesi, ablası ve kardeşine sofrayı toplamalarında yardım etmiş; annesinden günün ilk samimi gülümsemesini almış olsam dahi karşılık vermekte zorlanmıştım zira zehirli cümleleri çoktan zihnimin içerisine yuva yapmıştı ve bir kanser hücresi gibi bölündükçe bölünüyordu. en sonunda evin hanımefendileri bize iyi geceler dilemiş, taehyung'un annesi onu yanına çağırarak misafir odasını bizim için hazırlamasını istemişti. erken uyuyup erken uyanmaya alışmış insanlar olduklarından odalarına çekilme isteklerini garipsememiş ve dürüst olmak gerekirse sevinmiştim de. ben usulca bahçeye kaçmış, salıncağa yerleşerek aldığım nefeslerin beni rahatlatmasını ummuştum. hâlimi göz önüne aldığımda ise, yalnızca bedenen ağır bir hâldeydim. zihnim kesinlikle arabanın altında kalan bir kavun gibi patlayacaktı.
annesinin bilerek onu anmadığını, sahiden ona karşı kocaman bir sevgi beslediğini ve öteki kızı olarak benimsediğini anlayabiliyordum. yine de oğlunun arkadaş olarak görmediği birine karşı bunun saygısızlık olduğunu düşünüyor, beni inciten bu harekete karşı sessiz kalışımın yüreğimde patlattığı hisleri sindiriyordum bir bir. taehyung'a da kızamıyordum zira benim kadar onun da zorlandığını biliyor, henüz kendi içimdekileri çözemezken ona yardım edemeyişimin ağırlığı ile baş etmeye çalışıyordum. tek dileğim beni buraya getirdiği için suçlu hissetmemesiydi.
"gelebilir miyim?" şeker gibi bir aromayla sessizliğimi delen kadın sesi ile ürkekçe ardıma dönmüş ve bakışlarımla karşılamıştım taehyung'un en küçük kardeşini. kaşlarım hafifçe havalanırken, kendi evine ait bir eşyayı kullanmak için bendem müsade istemesini çokça naif bulmuş ve tebessüm ederek başımı aşağı yukarı sallamıştım. hafifçe ileri geri giden salıncağı durdurmuş, yanıma oturabilmesi için alan açmıştım ona. sıkıca sarındığı sabahlığına daha da tutunarak boşluğa yerleşmiş ve salıncağı ayakları yardımı ile sallamaya koyulmuştu.
dürüst olmak gerekirse, ailesinde en çok onu sevmiştim. henüz on altı yaşındaydı, belki yaşlarımızın yakın olması buna bir etkendi fakat ben sayılarla düşünmeyen birisi olarak; onun masadaki sohbetini ve görüşlerini sevmiştim. onu taehyung'un yetiştirdiği öylesine gün yüzünde bir gerçekti ki, özenle seçtiği kelimeler aşık olduğum adamın lügatından geride kalmıyordu. üstelik defalarca tatlı diliyle annesini susturmaya çabalamış, bana iltifatlar ederek moralimin düzelmesi için uğraşmıştı. bunları ise yalnızca masada oturduğumuz süreçte fark ederek yapmıştı. düşünmüştüm. taehyung'un bir kız çocuğu olsaydı, kesinlikle onun gibi biri olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto ✔
Fanfiction[💛🏚️] [age gap taekook x text, düzyazı] ben, içimde bir yerlerde bir büyük yangın, sen avcunda tuttuğun bir içim suyla kapımda. sevgi diyorsun, sevgi yarayı iyileştirir.