merhaba! burayı çok özlemişim, yalan yok.. başlamadan önce minik bir uyarıda bulunacağım. bu özel bölüm tamamen ficin mutlu bittiğini hayal edenler için, azınlıkta olan angst taraftarı kişilerdenseniz okumamanızı rica ediyorum fakat siz bilirsiniz elbette.. bölümü şimdilik kontrol edemedim ama sonra yazım yanlışı varsa şayet düzeltmeye geleceğim. umarım çokça sever ve bolca yorum bırakırsınız da güzelce hasret gideririz! iyi okumalar dilerim.
umarım içinize sinen, sahiden iyileşmişler dediğiniz bir bölüm olur.
bin bıçak var sırtımda, biniyle de adaşsın, herbiri hayran sana.
hayat devam ediyordu.
benim hayatım taehyung'unkiyle eş zamanlı biçimde ilerliyordu hâlen. canım canına bin kere atarken aksi nasıl mümkün olurdu bilmiyordum zaten. bu yüzden devamlı ona, onun gününe ve tavrına ayak uydurma eğiliminde hissediyordum kendimi. sahiden de garip bir düzen kurmuştuk kendimize. sabahları güne kollarında başlıyordum. gözlerimi açar açmaz karşıma düşen bedeni ve onun ısısıyla sıcaklayan tenim, bunların bana hissettirdikleri paha biçilemezdi ki; hâlâ ayrı kaldığımız iki senenin acısını çıkaramamış gibi hissediyor, bulduğum her yerde onu yüreğime sokmak istercesine sarılıyordum. beni anlıyor gibi minik bir tebessüm vererek kollarını belime sarıyordu. aramızda yoğun bir şefkat duygusunun ağ ördüğünü görür gibiydim. bu anlar iyi hissettiriyordu.
sabah uyandıktan sonra kahvaltı etmiyorduk. ikimiz de bu sağlıklı alışkanlığa sahip değildik ve birbirimizi de zorlamıyorduk. onun yerine hızlıca bir meyve tüketiyor, öğle yemeği vaktini oldukça yoğun geçiriyorduk. yemekte buluşana dek ya birlikte bir şeyler yaparak zaman geçiriyor -yeni aldığımız plakları dinlemek, dış ülkelerin dillerini öğrenmeye çalışmak, kitap okumak veya pinekleyerek sevgi saatleri yapmak gibi- ya da evin ayrı köşelerine dağılıp kendi meşguliyetlerimizle ilgilenerek yine birbirimize vakit ayırabileceğimiz anlara dakika sayıyorduk.
taehyung ara sıra barda çalışmaya gidiyordu. ben de onun peşine takılıyordum fakat bu defa elimde kıskanç bir taehyung ve edindiğim sevgili sıfatı yer alıyordu. bunun bana yaşattığı mutluluk hissi ile birlikte taehyung'un bulunduğu bar tezgahına oturuyor, daima bana ayırdığı çilekleri yerken gözlerini üzerimde tutmasına müsaade ediyordum. sık sık bacaklarımın arasına yerleşerek beni öpüyor, beynimi iyice pelte edip yüksek müzik ve yanar döner ışıkların arasında etrafa alık alık bakmama sebep olduğu için sırıtıyordu bana. üzerimde bıraktığı sersemletici etkiden hoşlanıyordu. o sanıyordu ki beni aptal bir balığa çeviriyor dudakları lâkin benim yüreğim yüzemediği o suda boğuluyordu öylece. sevgisizliğine gözyaşlarımı bıraktığım bu adamın, benimle nazikçe ilgilenmesi beni mahvediyordu. alışamamıştım, seneler sonra dahi bana doğru atılan adımlarını görsem heyecandan dilimi ısırırım gibi geliyordu. her güzel şeyin içerisindeki o tatlı acı gibi...
ama bazı bazı zamanlar o acının ölü bir balık gibi, aniden gün yüzüne çıkıp taehyung'u benden uzağa ittiğini hissediyor gibiydim.
buna anlam veremiyordum yahut vermeye kalksam kendimi paramparça ederim diye ürktüğimden, zihnen bu konuyu düşünmeyi kendime yasaklamıştım. çünkü bazı anlar taehyung, içine dönüyordu. eline kitabını alıp okur gibi yapıyor ve bana biraz küskün bakıyordu. utanmasa serçe parmağını uzatıp "küs!" diye bağıran o çocuklara dönecekti karşımda, yüreği bunu yapıyordu belki fakat ben kırılıyordum. kendini odaya kapatıyor ve uyuyordu. sorun olduğunu sezişlerimin öteki nedeni buydu ki, taehyung elini belime sarmadan pek sık uyuyamazdı da. anlamsız geliyordu fakat benim göz ardı ettiğim kocaman detaylar vardı onun kalbinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto ✔
Fanfiction[💛🏚️] [age gap taekook x text, düzyazı] ben, içimde bir yerlerde bir büyük yangın, sen avcunda tuttuğun bir içim suyla kapımda. sevgi diyorsun, sevgi yarayı iyileştirir.