gözlerimde inanılmaz bir sızı vardı. kirpiklerimden dahi acı damlayacağını hissedeceğim türden bir yanma ve ağrıma hissediyordum; adeta göz kürelerim yerinden fırlayacakmış gibisindendi ve tüm bunlar başımı yaslayıp uyuduğum adamın göğsünde uyanmaya duyduğum cesaretsizlikten ötürü gözlerimi açmaya korktuğum hâlde hissedilen sancıydı. perdelerimi tam da şu ana açsam, uzun sürelerce gözyaşı döktüğüm için gözlerimde biriken ağrı usulca yüreğime akacak ve bu defa çektiğim acının sebebi ağlayamadıklarım olacaktı, biliyordum.
taehyung mest ediyordu beni. bir elim benden bağımsız sağ omzundan sarkarken, başım geniş ve sert göğsünde öylece dinleniyordu. gözlerim sıkı sıkıya kapalıyken teninden burnuma sızan lavanta kokusuna karışık sigara tadı ile sahicisinden kölesi oluyordum ve tüm bunlar o uyurken gerçekleşiyordu. böyleydi işte; beni etkilemesi için onu görmeme gerek bile yoktu, bir hareket yapmasına yahut gözlerime bakmasına ihtiyaç duymuyordum. teninin üzerinde gezinen aroma bile ona tapmamı sağlayacak kadar mühimdi. kokular öyleydi keza, onunkisi ölümümde dahi burnuma çalınsa; öldüğümü unuturdum.
çok garip adamdı ayrıca, gözlemlediğim kadarıyla epey zıt yanları vardı lâkin insanlarla değildi bu tezatlıklar; kendineydi. evin içerisinde yalnızca iç çamaşırıyla dolaşmayı severdi fakat ben olduğumda üzerine uzun bir tişört geçirirdi, utandığını fark ederdim. hiçbir şeyden çekindiğini düşünmediğim bu adam karşımda yarı çıplak kalamadığında gülümserdim. küçükken büyükannesinin ördüğü, her parmağa özel oyukları olan rengarenk çorabını hâlen saklıyordu ve ona özel bir sevgisi olduğunu söylüyordu durmaksızın. makyaj yapmayı seviyordu, ayı izlemeyi seviyordu ama yıldızları pek sevmezdi benim aksime. bir şeyden milyonlarcası varsa kıymeti bilinmez derdi. karşı binamızda yaşayan minik kızla komik surat ifadeleri yaparak gülüşürlerdi sıkça. iki bina arasında asılı çamaşır ipine minik bir sepet bağlar ve vakit buldukça o sepetle çikolata verirdi kıza. kendini herkese sevdirmeyi bilirdi. saçlarına takıntısı vardı, patlıcanları sevmezdi. bahar alerjisi vardı, en sevdiği mevsim sonbahar; bayıldığı ay ise eylüldü. kalın kazaklar giymekten çok hoşlanırdı, hayır, şık giyinmeye bayılırdı. paraya sıkıştığında birden fazla işte çalışır; işini hallettiğinde cebinde beş kuruş olmadan gezip resmine odaklanırdı. hiç dövmesi olmadığını da söylemişti bana. her zerresiyle, aklıyla ve fikriyle mükemmel bir adamdı işte. detaylarını düşünmeden edemiyordum.
düşüncelerimden kurtulmam gerektiğini bana bir kez daha fısıldayan taehyung'un saçlarıma çarpan düzenli nefesleri olduğunda, buna karşı gelmeyip gözlerimi açmak için bir miktar daha cesaret toplamaya çalışmıştım. gözlerimi açtığımda karşılaşacağım şey neydi bilmiyordum ve bu ölesiye korkunçtu. kaçta uyumuştu, çok incitmiş miydim onu?
birbirine dolanmış alt ve üst kirpiklerimi oldukları düğümden kurtararak gözlerimi aralamıştım. yüreğimde koca bir gürültü yaratan trampetler çalıyormuş gibiydi. başımı yavaşça oynatarak gözlerimi adamımın yüzüne çevirmiş, az önce yanağımı yasladığım göğsüne çenemi yerleştirerek yüzünü izlemiştim usulca.
gözleri serince örtülüydü ve üst kirpikleri göz altlarının kırmızılığını süpürüyordu sanki. kazayakları hafifçe belirginleşmişti, yorgunluğunu bağırıyor gibiydiler. burnu, dudakları.. taehyung hayallerimdeki adam olmaktan çok uzaktı, hayal edebileceğimin de ötesiydi işte.
güzel yüzünü izlerken, boynunda gördüğüm ve teninin cırmalandığını belli eden izlerle duraksamıştım. sahici bir duraksamaydı ama bu, tüm fonksiyonlarım duruvermiş olmalıydı ki; me göz kırpabilmiş, ne nefes alabilmiştim. on saniyeliğine yaşamamıştım sanki. dün yaşananlar gözlerimin önünde canlandığında ise yüreğimi kolları arasına alan pişmanlık olmuştu. zihnimde bir ateş yanmıştı adeta ve taehyung, o ateşe ısrarla ilerleyen bir güveydi. ürkünç vaziyetteydik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto ✔
Fanfiction[💛🏚️] [age gap taekook x text, düzyazı] ben, içimde bir yerlerde bir büyük yangın, sen avcunda tuttuğun bir içim suyla kapımda. sevgi diyorsun, sevgi yarayı iyileştirir.