"sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin."
"işte," demişti taehyung sakin tuttuğu sesiyle. "bunlar benim küçük kadınlarım." annesini, kendinden bir büyük ve bir de küçük kardeşini bu şekilde tanıtması içimde ılıkça bir samimiyetin erimesine neden olmuştu. annesi, duyduğuyla birlikte gülümsemiş ve misafir olan beni selamlamak yerine oğlunun kollarına bırakmıştı kendini. birbirlerini özlemiş olmalıydılar zira taehyung bana uzun vakitlerdir daegu'ya uğramadığını çıtlatmıştı. bu nedenle tavrını garipsemek şöyle dursun, ikilinin sıcacık kucaklaşmasına çekingence tebessüm edip bana eğilerek selam veren en küçük kardeşe karşılık vermiştim.
taehyung, onlara küçük kadınlarım şeklinde hitap ediyordu zira evde kalan tek erkeğin o oluşuyla; hepsiyle ilgilenen tek kişi hâline de gelmişti. bir sohbetimizde bundan söz etmiş, babasını çocukken bir uçak kazasında kaybettiğini anlatmıştı. ondan sonrasında ise kendi ailesini bir arada tutmak, kardeşleri ve annesinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmekle görevlendirilmişti sanki. onu anlayabiliyordum. annesi kendi kendine yetebilecek kadar güçlü bir kadındı lâkin bu kadar fazla sayıda cenaze ile haşır neşir olmuş bir adam, ister istemez hayatındaki herkese karşı sorumluluk hissediyor ve peşlerine düşüyordu. onun güzel yüreği kimsecikleri geride bırakmaya el vermiyordu esasen.
taehyung'un annesi, aradaki mesafeleri minicik bir sarılmayla kapatabileceğine emincesine oğluna sarılmışken; bu kucaklaşmaya son veren de taehyung'un kendisi olmuş ve "bir misafirimiz var." diye mırıldanmıştı benim yanıma adım atarak. annesi, tebessümünü yüzünden silmeksizin bana dönmüş ve "sen taehyung'un arkadaşı olmalısın," diye mırıldanmıştı. tanışmak üzere sağ elini uzattığında, annesinin kelimelerine alınmaktan çok uzağa itmiştim kendimi zira alıştığım bir durumdu. ona sağ elimi uzatarak karşılık verdiğimde, taehyung'un boğuk ancak kararsız sesini duymak beklediğim en son şeydi. birine bunu söyleyeceği yahut arkadaşı olmadığıma dair düşünceler beslediği hakkındaki düşüncelerim öyke şeffaftı ki, görememiştim. etkisizleşmiş bir yanardağın alev kusması gibisindendi. "arkadaşım değil." demişti kısaca lâkin benim için öyle büyük bir nişaneydi ki bu; irileştirdiğim gözlerimle önüme düşen başım hızla kalkarak bakışlarım yüzüme tırmanmıştı. anın doğruluğunu sorgulamayı ister gibiydim sanki.
birkaç saniye öylece durup heyecandan ölürcesine kıvranan yüreğime kapılmamaya çabalamıştım ve bunu sonlandıran da ben değil, taehyung'un annesi olmuştu. kadın, hızla elini benim ellerimin arasındam çekmiş ve sade bir "memnun oldum." bıraktıktan sonra salona doğru ilerlemişti. taehyung'un ablası ve kız kardeşiyle de eğilerek selamlaştıktan sonra, antrede yalnızca o ve ben kalmıştık. katil ve maktul, çiçek ve arı, yara ve merhem, yin ve yang...
"annen kızdı sanırım," diye mırıldanmıştım mahçup bir şekilde. gözlerine bakıp parıltılarımı göstermek istemiyordum zira onun irislerinde aynılarını göremezsem, kendiminkilerin de yitip gitmesinden korkuyordum. "öyle söylemek zorunda değildin." tek kaşını saniyelik havalandırmış, öylece duran yüzüme uzanarak dudak kenarıma minicik bir öpücük kondurmadan önce, "birine bunu söylememi istediğini biliyordum, jeongguk lâkin o kişi bardaki sıradan bir oğlan olamazdı." deyivermişti. cümleleri, onun ne kadar naif bir adam olduğu gerçeğini tekrar karşıma oturtup laflamamıza neden olmuştu. "beni vurmaktan asla çekinmiyorsun." demiştim içeri girmek adına hareketlenen bedenini takip etmeden önce. o ise kıkırdamıştı. sessizceydi ve bunu yaptığını da kısılan omuzlarından sezmiştim. "biz böyle anlaşıyoruz, jeongguk." demişti öylece.
haklıydı, düşününce öyle tuhaf bir ilişkimiz vardı ki şaşırıyordum. ben onu yerde değil, gökte arasam da o daima karşımda oluyordu. ben onun dudaklarından dökülecek harfleri beklerken o bakışları ile bana roman okuyordu. babammış gibi beni azarlıyor, arkadaşımmış gibi derdimi dinliyor, annem gibi ilgileniyor ve sevgilisiymişim gibi annesine takdim ediyordu. tuhaf bir adamdı, etten bir engeli aşmaya çalıştığımızı elbette ki biliyordum ve her hamlede birbirimizi şaşırtıyorduk. her seferinde beni tahmin etmeye çekineceğim bir tutkuyla öpüyordu ve annesi yaptıklarımızı bilseydi, onu benden uzak tutardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
disfruto ✔
Fanfic[💛🏚️] [age gap taekook x text, düzyazı] ben, içimde bir yerlerde bir büyük yangın, sen avcunda tuttuğun bir içim suyla kapımda. sevgi diyorsun, sevgi yarayı iyileştirir.