39+2, final3: i don't wanna miss you like this, comeback be here.

16.1K 1.6K 826
                                    

bu ne derin bir yaradır
dikiş tutmaz, deva bulmaz
yârim gitti, ah sılaya
şimdi n'apsam yeri dolmaz

seneler sonra, sahiden uzunca vakitler sonra ilk kez biri için dudaklarıma yerleşmişti iki kelimeden oluşan ve fazlaca anlam barındıran bir cümle. fazla korkakça tonlanmıştı sesim zira yüreğimin aynasıydı o anlarda. göğüsümün kafesinde dövüşte olan yüreğim, bulunduğumuz anı sorgulayan zihnim ile çatışıyorken ben, söylemiştim işte. jeongguk, demiştim, bak canım nasıl karışmış canına. nasıl da sen kokuyorum bir okyanusun koynunda.. bekliyordum da, minik bir tebessüm ya da heyecan işareti, bana cesaret verebilecek herhangi bir beyaz bayrak zira kim taehyung'un ilk kez harekete geçmesi için cesaretini toplaması gerekmişti.

lâkin işler de beklediğim gibi gitmedi.

jeongguk bana gülümsemedi, kaşları çatıldı ve yüz ifadesinde bir anlığına bana karşı nefret besleyen bir adamın silüetini gördüm. içim korkuyla sarsıldı, tüm binalarım boşlukta sallandı.

"jeongguk," dedim, ismini anmaya kalktım. ruhu şahlandı, yıktı ve yaktı beni. o an içerisinde olabilecek milyonlarca ihtimal süzüldü zihnimin boşluğunda lâkin onun kelimeleri hiç tahmin etmediğim ölçüde vurucuydu, öyleki tamamen kurşuni bir renge bürünmüştüm. sahi, gidiyorum demişti bana ufacık bedeninde biriktirdiği tüm hiddetle.

kelimelerin tesirini her zaman bilen biriydim. dilini, virgülleri ve ünlemleri kullanmasını da pekâlâ severdim fakat yüreğe çiziktirilen bir konuşma çizgisinin dahi kan kaybına neden olabileceğini, onun parmaklarıyla açılan tırnak işaretinin bu denli ölümcül olabileceğini ben, otuz yaşında bir adam olarak tam da o an öğrenmiştim. jeongguk'un ağzını zehir damlarken gördüğüm ilk seferdi ve o, bunun son sefer olacağını yine o güzel ağzıyla söylemişti.

konuşmama dahi müsaade etmemişti ki, bilirdim o beni dinlemeyi çok severdi, cebimdeki mektubu parmakları arasına verip sana geldim demeye fırsat bulamamıştım ben. sadece sahiden de doğru yere gelip gelmediğimi, benim küçük adamımın kapısında mı beklediğimi kestirmeye çabalıyordum zira o benim için kilitlemezdi ki yuvasını.

dudakları arasından her saniye işitmek istemediğim kelimeler dökülürken, yalnızca gözlerine bakabilmiş ve tekleyen nefesimi sabit tutmak; titreyen ellerimi gizlemek için dizlerime tutunmak zorunda kalmıştım. onu hiç böyle görmemiştim. ceylan gözleri hiç olmadığı kadar irice, ıslak ıslak bakıyordu bana. alt dudağı hafifçe titriyor, göğsü öfke olduğunu sandığım bir hisle inip kalkıyordu. çok acı çekiyor gibiydi ve onu yaratanın, bu hâle getirenin ben olup olmadığımı uzunca düşünmem gerekmişti.

kendimi hiçbir zaman haklı bulmuyordum fakat ben hislerin bu kadar çabuk aktarılan, ondan ona iletilmeyen şeyler olduklarını da biliyordum işte. bir profesör, yazısında yarım kalan şeylerin hiçbir zaman unutulmayacağından söz ediyordu ve doğru bulduğum düşünce biçimi de buydu. wheein benim için her konuda ilkti ve güzel ilerleyen bir şeye aniden ket vurulduğunda ne yapacağınızı şaşıyordunuz. ben de o vaziyetteydim çünkü hayaller, siyaha çalınamayacak kadar sonsuz geliyorlardı. çocukluğuma vermiştim, tüm tavırlarımı çocukluğuma vermiştim ve tam da bu yüzden, yaşamayı becerememiş, tökezlemiştim. ellerimden tutan ellere sahip değildim, beni uyutacak bir göğüs yoktu ve ötesi, kalbimde taşıdığım sevgiyi akıtabilecek birinden yoksunluk derecesinde kimsesizleşmiştim.

ve bu yüzden, o nehri kurutmaya karar vermiştim.

benim vadilerimde çiçek açmayalı yıllar olmuşken, kurak topraklarım kimselere faydalı olamazken göz göze gelmiştim jeongguk ile. kocaman irislerindeki titreme, bana baktığı saniyede baş göstermişti ve benim zihnim dillenerek "eyvah!" deyivermişti. "evrende başka kim taehyunglar da var." ancak zamanlaması her zamanki gibi öylesine yanlıştı ki, çıkmaz sokağa yüzü dönük yaşayan bir adamı ellerinden tutup ileri yürütmeye çalışmıştı. o beni her sevdiğinde, her dokunduğunda yüzüm kirli duvarlara çarpıyor ve tuğlaları süsleyen çirkin sokak yazıları tenime işliyordu. acı çekiyordum, salt sevgi beni yakıp tutuşturuyordu.

disfruto ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin