GİRİŞ BÖLÜMÜ
"GÜLÜNÇ BİR HİKÂYENİN ACIKLI PRENSİ"
*******
Gülmeyi ne zaman bıraktığım hakkında pek bir fikrim yok. Sanırım çocukluk travmalarım yüzünden oldu.
Hiç gülmüyor değildim ancak en son ne zaman içimden gelerek güldüğümü hatırlamıyorum.
Sanırım mal varlığıyla ün salan büyükannemin cenazesinde büyük halamın hissiz bakışlarının, kamera lensi ona döndükten sonra birden yalancı bir hüzünle kaplanması ve şiddetle ağlamaya başlaması sonucu geniş aileme olan inancımı ve samimiyetimi kaybetmiştim.
Babam bütün ömrünü kardeşlerine ve onların çocuklarına adayarak, kendi eşinin ve çocuklarının hayatını da onlara endekslemişti. Her durum ve hareketimizi onlara uydurmak zorunda kalıyorduk. Babam için. Annem bundan memnun olmasa bile babama olan saygısından susuyordu.
Kötü muamele görüyor veya şiddetle başa çıkmak zorunda bırakılıyor değildik elbette ama ailenin uyguladığı psikolojik baskının da bundan pek aşağı kalır yanı yoktu. Herkes her an istediğini yaparken, biz babam yüzünden bütün hayatımızı onlara göre yaşamıştık.
Bencillik mi dersiniz, yüzsüzlük mü bilmem ama ben bu hayatı istemedim. Bazen iyi veya kötü, bir ailenizin olması size yetmiyordu.
Evden ve ailemden ayrılma girişimlerim de tam olarak bu noktada başlamıştı. Büyükannem öldüğünde bizim aileyi tutan yegane unusurun o olduğunu anlamıştım.
Mal paylaşımı. Hah.
Bir aileyi bölebilecek en güçlü unsur belki de mal paylaşımıydı.
Herkes büyükannemin ölüm gününden bir hafta sonra, avukatın teşrif etmesiyle birden bire ağlamayı keserek kavgaya tutuşmuştu. Ben ve babamın en küçük kardeşi hariç.
Büyükannem zeki bir insandı ve mal varlığının yüzde ellisi onunla gerçekten ilgilenen iki çocuğuna, yüzde kırk diğer üç çocuğuna, kalan yüzde on ise gizli bir hissedara kalmıştı. Babamın en küçük kardeşinin hiç çocuğu olmamıştı, bu yüzden neredeyse bütün payını ben dahil bütün yeğenleri arasında paylaştırdı. İşte kıyamet burada koptu. Ortanca halamın çocukları, kalan yüzde yirmi beşlik hissenin babama kaldığını bile bile, beni de buna dahil ettiği için küçük halamı sıkıştırmaya başladılar. O da bu hareketleri yüzünden onlara vereceği hisseleri yeniden düzenleyek onlara vereceği payları bana verdi. Abilerime de değil, bana. Sesim dahi çıkmıyor, yalnızca tartışmanın bitmesini bekliyordum.
Bunun üzerine babam altta kalmamak adına benim onda olan payımı diğerleri arasında bölüştürerek onlara vereceğini söyledi. abilerimin paylarını değil, benimkini.
Canım yanmıştı.
Beni üzen babamın ondaki hakkımı onlara vermesi değildi. Bana olan yabani tavırlarına rağmen ağızlarının payını vermemesi ve üstüne onları savunmasıydı. Çünkü biz her zaman ikinci plandık.
Abilerimin de beni umursadıklarını pek düşünmüyordum zaten. Çünkü ben her zaman ailedeki o görünmez çocuktum. Onların payına dokunulmadığı için ses çıkarmamışlar, beni de görmezden gelmişlerdi. Ailemde güvendiğim yalnızca büyükannem vardı zaten, tek arkadaşım, tek dostum, tek güvencem oydu. Şimdi o da yoktu.
ben ne yapacaktım onsuz?
Neye yordukları umurumda değildi. Ama onu da kaybettikten sonra kendi ailem tarafından önemsenmemek bir yana, mal paylaşımı yüzünden onu bu kadar kolay unutmaları canımı yakmıştı. Ben de kimseyi önemsemeden evimi ve ailemi terk etmiştim.
Benim için asıl problem ise tam olarak yeni hayatımı kurmaya çalıştığım noktada başlıyordu.
Kim taehyung.
Bana hangi günahımın cezası olarak gönderilmişti bilmiyorum. Ancak ailemden ayrıldığım şu son bir hafta içerisinde başıma aldığım en büyük bela kendisi olmuştu.
Çünkü...
"Jungkookkieee~"
Tanrı aşkına...
"Koookiiieeeeemmm~"
Onunla tanışalı daha bir hafta bile olmadan yanımda sarhoş olabilecek kadar bana güvenmesi ne kadar da hoştu.
"Ne zaman evleneceğiz - hik- evlenelim hemenn~"
Gözlerimi devirdim.
"Çok fazla hissen var. Hem de ço -hik- çok fazlaaaa~"
Konuşurken hıçkırıp bana aegyo yapmaya çalışması da bir başka rezillikti ancak hiçbiri babannemin yüzde onluk gizli hissesini bu herif üzerinden bana bırakması kadar rezil bir şey değildi.
Tek sorun, büyükannemin onu yüzünü bile hatırlamadığım çocukluk aşkım olan Kim Taeyeon sanması ve bütün o hisseleri onunla evlendiğim takdirde bana vereceğini açıklayan bir vasiyet bırakmış olmasıydı. Ancak kimlik numarasını dahi bulup vasiyete gizli hissedar olarak benimle birlikte yazdırdığı o kız, benim çocukluk aşkım olan Taeyeon falan değildi. O bir kız bile değildi.
O Kim Taehyung'du. Ve o bir erkekti.
Kafa bulandırıcı değil mi?
En iyisi ben bu hikayeyi en baştan anlatayım...
*******
Not: Meydadaki müzik, Jungkook'un içsel sorunlarıyla doğrudan ilgilidir. Ayrıca sevdiğim bir grubun, sevdiğim bir şarkısıdır. Şiddetle öneriyorum.
Hata varsa kusura bakmayın 🙏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr.Fortune | Taekook ✓
Fanfiction=||= Jeon Jungkook'un büyükannesinin ona bıraktığı mirasa sahip olabilmesinin tek yolu, onun vasiyetini yerine getirererek çocukluk aşkı ile evlenmesidir. Ancak Jungkook, çocukluk aşkıyla ilgili büyük bir talihsizlikle karşı karşıya kalır. =||= ...