Şüphe tohumlarını kalbime eken annem ve babama ısrarla fırlatıyordum ok misali bakışlarımı. Yıllar önce beni kaçırıp acıya bulayan o adamın benimle ne alakası olduğunu, bu kadar büyük bir kötülüğü neden bana reva gördüğünü düşünüp durmuş bir türlü mantıklı bir cevap bulamamıştım. Ama geçmişime tırnaklarını geçirip kanatan adam sonunda bana beni yaşattığı acıların nedenine götürecek üstü kapalı bir ipucu vermişti.
" Sen babanın uğursuz bir gecede işlediği günahına kefaret ,bana kurban olmuş küçük kızısın. "
Baban demişti. Sana kefaretini ödettiğim günahı baban uğursuz bir gecede işleyerek kurban etti seni bana.
Babam o adamın bu kadar acımasız olmasına sebep olacak nasıl bir hata yapmıştı. Bahsettiği günahla babamın ilgisi yoktu ama babam belliki bir hata yapmıştı ve herşey sarpasarmıştı. Geçmiş elinde meşalesiyle geleceğe sızıyor yavaşça aydınlatmaya çalışıyordu üzeri kapalı gerçekleri. Zihnimde yankılanan soruların cevabı annemin ve babamın iki dudağının arasındaydı ama onlar dudaklarını mühürlemişlerdi. Sorularımın cevabını onlardan alamayacağımı anlamıştım.Bana eziyet edip zihnimi kemiren soruları zihnimin kör kuyularına gömüp önüme bakmaya karar verdim. Çünkü sorular vardı ama cevaplar yoktu ortada. Sorular beni tüketip yormaktan başka bir şeye yaramazdı. Ama onları bu kadar rahat gömmemin sebebi kalbime yerleşen küçücük bir umudun filiziydi. Çünkü biliyordum hiç bir sır mezara kadar saklanamaz, gerçek er yada geç ortaya çıkardı. Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardı.
Açılan kapıdan hastaneye geldiğimizi anlamıştım. Babam beni kucağına aldı ve arkasında bizi takip eden annemle birlikte acile doğru ilerledik. Babamın beni yatırdığı sedyenin ardından acil müdahale odasına alındım. Vücudumun çoğu yerinde yılan ısırıkları , kaburgalarımda acımasızca fırlatılmamdan kaynaklı ezikler, ensemde varlığından dahi haberimin olmadığı kırılan vazodan kaynaklı kesik vardı ve kanıyordu. Adamdan kurtulmak için ona vurduğum vazoyla farkına varmadan kendimide yaralamıştım.
Kan kaybettiğim için zihnim uyuşuyordu yavaş yavaş. Hatırladığım son şeyse çok kan kaybetti feryatlarıydı.***
Kulaklarımdan sızıp zihnime ulaşan uğultulu sesler bilincimin yavaş yavaş açılmasını sağlıyordu. Ama bilincim açıldıkça zihnime üşüşen acılar beni bulunduğum karanlıktan sonsuza dek çıkmama isteğiyle dolduruyordu. Acılarla baş etmek , onlara direnmek çok zordu. Acıların yerleştiği kirpiklerimi kırparak acımasızlığıyla ayağımı çukura düşüren dünyaya açtım gözlerimi. Işık gözbebeklerimi acıtınca tekrar kapayıp bir kaç kez kırpıp açtım kirpiklerimi.
" Uyandı. "
" Ah çiçeğim bizi çok korkuttun."
Annem hızla yanıma gelip yanağıma bir buse kondurdu. Babam yatağın yanına diz çökerek elimi tuttu. Belkide çektiğim acılara rağmen hala dimdik ayakta duruyorsam onlar sayesindeydi. Ruhuma iyi geliyor beni hayata bağlıyorlardı. Kalbim sımsıcak olmuştu. Herşeye rağmen yanımda duran beni seven,beni korumaya çalışan ,bana değer veren bir aileye sahiptim. Babam ayağa kalkarak alnıma küçük bir buse kondurdu ve doktorun ardından gitti. Annem ellerimi tuttu ve sevgiyle baktı bana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI VİSAL ~ TARUMAR ~ (Zoraki Aşk)
Romance+18 İÇERİKLER BARINDIRIR. RAHATSIZ OLACAKLAR VE KÜÇÜKLER OKUMASINLAR " Yalvarırım bırak gideyim." Azer çırpınışlarıma ve söylediklerime kulak asmayıp sinirli ve çatık kaşlarla cam kenarındaki barın yanına gidip barın üstündeki viski şişesini eline...