İnsanlar birbirlerine zarar verirlerdi , kimi farkında olmadan öylesine söylediği bir cümleyle , kimi sonuçlarını düşünmeden yaptığı hatalarla , kimide bile isteye zarar verirdi etrafındakilere. İnsandık sonuçta, kusursuz değildik, hatalarımız vardı ve birbirimizi inciterek, yada incitilerek tutunmaya çalışıyorduk yaşama. Beni düşüncelerin pas kokulu zindanına hapseden mesaja baktım bir süre.
" Bana açıklama yapacağına söz vermiştin. Sözünü tutmanı istiyorum. Senden en kısa zamanda haber bekliyorum. "
Gönderen Azer ' di. Evet söz vermiştim ve sözümü tutmam gerekiyordu. Cevap yazmak için dokundum klavyeye ama hemen geri çektim parmağımı. Ne cevap yazacaktım. İzlenme ve takip edilme olasılığım yüksekti. Büyük ihtimalle evim izleniyordu ve dışarıda da buluşamazdık, Azerle buluştuğumu öğrenirlerse biterdim. Evden çıktığım an peşime düşüp gittiğim her yeri rapor ederlerdi şeytanın yarenine. Tek çare Azeri eve çağırmaktı. Annemler bu akşam babamın arkadaşının verdiği davete gideceklerdi. Bugün halletmezsem bunu başka zaman halledemezdim. Ama aklıma bir türlü nasıl iletişim kuracağımız gelmiyordu. Ona yazmaya karar verdim.
" Sözümü tutacağım ama nasıl buluşacağımızı bilmiyorum . Evim izleniyor ve takip ediliyorum. Seninle buluştuğumu öğrenirlerse benim için hiç iyi şeyler olmaz . Onların haberi olmadan buluşmalıyız. Ama aklıma herhangi bir şey gelmiyor. "
" Arkadaşınla eğlenmeye gidiyormuşsunuz gibi çıkın evden. Sana atacağım adresteki mekana gelin . Mekana girince gerisini halledeceğim ben. "
Mantıklıydı. Hemen Livayı aramam gerekiyordu. Ve ona ne söyleyeceğimi bulmam. Ona gerçekleri anlatıp onuda tehlikeye atmak istemiyordum. Bu yüzden ailem yokken evde sıkıldığımı ve birlikte bir yere gidip bir şeyler yapmak istediğimi söyleyecektim. Çok geçmeden Azerin attığı adres mesaj kutuma düştü. Fazla düşünmeden Livayı aradım.
" Kuşum evde çok sıkılıyorum eğlenmeye mi gitsek. "
" Olur kuşum. Ben bizimkilere haber vereyim. Hazırlan sen yavaştan. Ben hazırlanınca geliriz size . Büyük ihtimal babam bırakır bizi. Leyla ve Cana haber vereyim mi ?"
Bu bataklığa daha fazla arkadaşımı peşimden sürükleyip onlarında hayatını tehlikeye sokamazdım ama bunun için iyi bir bahane bulmam gerekiyordu çünkü biz genelde dördümüz hep birlikte olurduk ne yaparsak birlikte yapardık . Can ve abimin arası iyiydi bunu ileri sürebilirdim.
" Abim çok ısrar etti onlarla gitmem için ama ben yalnız kalmak istediğimi söyledim. Şimdi Can ve Leylayada haber verirsek abim sürekli söylenir durur. Bu seferlik sadece ikimiz gidelim kuşum. "
Bu söylediğime inanması yüksek ihtimaldi çünkü bir yerde bu söylediklerim doğruydu. Abim bir kez haklı çıkmışsa bir daha ona karşı şansınız olmazdı. Hem söylenir hemde bir dahaki sefere beni sürükleyerek zorla götürür evde yalnız bırakmazdı, son olaylardan dolayı zaten zor ikna etmiştim. Yani bu plan işe yaramazsa ve abim öğrenirse kötü olurdu. Hemde şeytana yarenlik yapan zebani bunu öğrenirse benim içinde hiç iyi şeyler olmazdı bu planın kusursuz olması ve tıkır tıkır işlemesi gerekiyordu. Ben sadece burdan Livayla Azerin attığı adrese eğlenmek için gidecektim. Planın geri kalanını bilmiyordum. Bundan sonrası Azerdeydi. Tek umudum herhangi bir aksiliğin olmamasıydı.
Düşünceleri bir kenara bıraktım ve hızlıca hazırlandım. Çok geçmeden kapıdan bir korna sesi duyuldu . Çantamı alarak hızlıca evden çıktım ve az ilerde beni bekleyen Livanın babasının arabasına doğru ilerledim. Çok geçmeden arabaya binmemle araba hareket etmeye başladı. Sürücü koltuğunda Livanın babası oturuyordu. Yüzüme bir tebessüm yerleşti. Livanın babası saçları hafiften kırlaşmış gözlerinin kenarında yaşanmışlıkların derin acısını gizleyen kırışıklıklar vardı. Ama bunlar onu dışarıdan bakınca çok merhametli şefkatli gösteriyordu. Güler yüzlüydü ve tam bir İstanbul beyefendisiydi. Livaya ve annesine çok iyi davranırdı. Aile yönünden hem Liva hemde ben çok şanslıydık.
Çok geçmeden araba bir kafenin önünde durdu. Kafe sakin gözüküyordu ve neredeyse bir kaç masa dışında boştu ve Azer görünürlerde yoktu. Yanlış gelme ihtimalimize karşı bir kez daha baktım mesajdaki adrese ama adres doğruydu. Takrar gözlerimin odağını kafeye çevirdim. Kafenin duvarları camdandı. İçerisi hafiften loş bir ışıkla aydınlanıyordu . Tabelası yanıp yanıp sönüyordu. Kafenin ismi dikkatimi çekti.
Visal Coffee
Visal ne demekti? Bilindik bir kelime değildi, anlamını bilmiyordum. Bana biraz değişik gelmişti bu isim. İlk defa bu kadar enteresan bir kafe ismi görüyordum. Visal yazısı kırmızı ışıkla yanıp sönüyordu Coffee yazısı ise beyaz . Kafe içimde bir ürperti oluşmasına sebep olmuştu. Nedendir bilmem içimden bir his o kafeye gitmemem gerektiğini söylüyordu ama içimdeki bu hisse bir anlam veremiyordum. Azere her şeyi anlatmam gerekiyordu. Peki neden ona kendimi açıklama gereği duymuştum ki ? Çünkü gördüğüm kanlı bebek kalbimde bir yere dokunmuştu. Nasıl bir oyunun içerisindeydik biz böyle.
Benim geçmişim, geçmişimin yakama yapışıp beni bu adama bir kutu göndermeye mecbur etmesi ve o kutudan çıkan kanlı bebek. Zihnim bu bölük bölük ipuçlarını birleştirip bir sonuç bulmakta zorlanıyordu. Geçmişimdeki zebaninin daha bana bunları neden yaptığına bir cevap bulamadan yeni sorular eklenmişti zihnime. Benden neden böyle bir şeyi yapmamı istemişti. Zihnimde onlarca cevapsız soruyla birlikte kapıyı açarak yavaşça indim arabadan.
Ürkek adımlarım beni kafeye götürüyor ama bir yandanda vazgeç diyordu. Neden böyle oluyordu anlamıyordum birden kolumda bir el hissettim ve dönüp baktığımda Livayı gördüm. Koluma girmiş benimle kafeye yürüyordu. Onun yanımdaki desteği bana güç veriyordu. Birlikte kafeye girdik ve etrafa bakındım. İleride iki masada müşteriler vardı birde garson. Ama Azer yoktu. Etrafıma bakınırken garson yanımıza geldi .
" Azer Bey sizi bekliyor . Beni takip edin . "
Garson ilerledi ve ilerideki bir kapıdan geçti. Bizde peşinden onu takip ettik . Geçtiğimiz odanın arka tarafında bir kitaplık vardı. Garson kitaplığın yanındaki tabloların birini indirdi ve tablonun arkasındaki tuş sistemine bazı sayılar girdi. Tuş sisteminden gelen bir sesle birlikte kitaplık bir kapı gibi açılmaya başladı. Açılan kitaplığın arkasında iki yanında aydınlatmaların olduğu bir merdiven göründü, merdiven aşağıya iniyordu .Garsona tabloyu tekrar yerine astı ve bize el işareti yaparak açılan kapıdan girmemizi işaret etti. Temkinli adımlarla kapıdan geçtik. Garsonda arkamızdan geldi ve yine diğer taraftakinin aynısı tuş sistemine sayılar girerek kitaplığın kapanmasını sağladı.
Sonra önümüze geçerek merdivenlerden inmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANLI VİSAL ~ TARUMAR ~ (Zoraki Aşk)
Romance+18 İÇERİKLER BARINDIRIR. RAHATSIZ OLACAKLAR VE KÜÇÜKLER OKUMASINLAR " Yalvarırım bırak gideyim." Azer çırpınışlarıma ve söylediklerime kulak asmayıp sinirli ve çatık kaşlarla cam kenarındaki barın yanına gidip barın üstündeki viski şişesini eline...