16

282 22 61
                                    

Dünkünün iki katı gerginlikle yine Mycroft'un evinin kapısında bekliyordum.

Tek fark bu sefer yanımda John da vardı. Moriarty büyük ihtimalle şafak sökmeden buraya damlamıştır.

Ya da daha büyük ihtimalle dün gece burada kalmıştır.

Belki bu evde doğmuş bile olabilir.

Bilemiyorum yani. Bok da çıkabilir.

"Heyecanlı mısın?"

John'a yandan bir bakış attım.

Soruya bakar mısınız? Heyecandan elim ayağım götüm birbirine girmiş. Şunun sorduğu soruya bak.

"Yok, canım. Biraz sadece."

"Vay be. Ben olsam bayılırdım heyecandan."

Hayran gözlerle bana bakarken ben de gururla ve umursamaz bir tavırla önüme bakıyordum.

Küçük adam.. Eğer birkaç dakika sonra hâlâ kapıyı açmazlarsa büyük ihtimalle kalp krizi geçireceğim. O zaman da bana böyle hayran hayran bakabilecek misin?

Şaka bir yana eğer burada biraz daha bekleyecek olursam gerçekten heyecandan ölebilirdim.

Ama duyduğum adım sesleri beni rahatlatmıştı. Sesler gittikçe yaklaştı, yaklaştı ve durdu. Kapı yavaşça açıldı

Mycroft önce yanımda duran John'a döndü. Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla onu görmekten pek haz etmemiş gibiydi. Yine de nezaketen bir hoşgeldin mırıldandı ve bana döndü.

Şimdi tam karşımdaydı. Gözlerimin içine bakıyordu. Ben her zamanki gibi ne diyeceğimi bilemediğim için sadece olduğum yerde durdum ve onu izledim.

Mavi gözlerini, uzun kirpiklerini, pembe dudaklarını..

Fazla mı yakışıklıydı yoksa ben ona sırılsıklam aşık olduğum için mi bana böyle geliyordu?

Sanırım ikisi de.

"Sherlock, acilen müdahale etmeliyiz. Yoksa Greg, abinin üzerine atlayacak."

Bu güzel, romantik ortamı bozan o sinir bozucu ses..

Evet, Moriarty.

Kapının arkasında sadece kafası görünüyordu. Ona göz devirirken görüş açıma bir kafa daha girdi.

Sherlock.

"İçeri buyurmaz mısınız?"

İkisi de birbirine bakıp gülerken ben her gün en az 50 defa yaptığım gibi yine neden arkadaşlarımın böyle olduğunu düşünüyordum.

Why God? Why?!

"Eh, buyuralım tabi."

John beni yana ittirip kendi içeri girdikten sonra Sherlock ve Moriarty'yi de alıp gözden kayboldu.

Bu sayede Mycroft ve ben yalnız kalmıştık.

"Hoşgeldin."

Küçük bir gülümsemeyle birlikte elini uzattı. Ben de aynı şekilde gülümseyip bana uzattığı elini sıktım.

Ellerimiz birleştiğinde içimde garip bir heyecan oluştu. Dün geceki o öpücükten sonra onu ve ona yakın olmayı ne kadar özlediğimi fark ettim. Bir anda kendimi de şaşırtarak ileri atıldım. Diğer elimi ensesine atıp sıkıca sarıldım.

Bir karşılık almayı beklemiyordum. Sadece sarılmak istemiştim ve sarılmıştım.

Pişman da değildim.

Biraz daha öyle durduktan sonra geri çekilmek için bir hamle yaptım ama o anda belimde hissettiğim el vücudumu tekrar Mycroft'unkine yasladı.

Amanın! Resmen bana sarılıyor!

Yüzümdeki aptal gülümsemeye engel olamadan kafamı boynuna gömdüm ve kısa bir süre kokusuyla sarhoş olma şerefine eriştim.

Kesinlikle hayatımın en güzel birkaç saniyesini yaşıyordum.

Ayrıldığımızda ise ikimiz de başka yönlere bakarak içeriye girdik. John, Sherlock ve Moriarty imalı imalı bize bakıyordu.

Büyük ihtimalle az önce yaşanan her şeye şahit olmuşlardı.

"Greg ve ben üst katta projemiz üstünde çalışacağız. Rahatsız etmezseniz sevinirim. Zaten hepiniz niye buraya toplandınız onu da anlamadım."

Bunun cevabını bilmesen daha iyi inan bana.

"Hadi ama Myc. Projenizin teslimine daha çok var. Hazır hepimiz toplanmışken beraber takılalım biraz."

"Kardeşini kıracak değilsin ya."

Mycroft kaşlarını çatıp tam ağzını açacakken konuya dahil oldum.

"Biraz otursak bir şey olmaz bence. Zaten şimdi reddetsen bile Moriarty seni rahat bırakmaz."

Bana döndüğünde suratıma şirin bir ifade yerleştirdim. Umarım karşı çıkmazdı.

"Peki."

Kocaman gülümsedim ve yanımızdaki koltuğa oturdum. Mycroft da yanıma oturduktan sonra canım arkadaşlarım hemen karşımızdaki koltuğa oturup pür dikkat bizi izlemeye başladı.

Bir süre sadece birbirimizi izledik.

Gerçekten de çok garip bir andı.

Neyse ki kısa sürdü.

Üçü de birden ayaklandı ve mutfağa doğru yol aldılar.

"Ben biraz çerez getireyim."

"Ben de içecekleri getiririm."

"Ben de gideyim getiririm bir şeyler."

Tanrım. Eğer oralarda bir yerlerdeysen lütfen arkadaşlarıma akıl fikir ver. Amen.

*

Uzadıkça uzuyor bi sevgili yapamadım şunları amk

Bir dahaki bölüme de artık John'un platonik olduğu kişiyi açıklamayı düşünüyorum ama çok da ümitlenmeyim çünkü 3 bölüm önce de düşünüyordum bunu

Niye bele oldu ki şimdi















Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 17, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

I'm Texting You Because I Love You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin