İki gün boyunca pek bir şey olmadı. En azından herkes sakindi.
Bir de regl olmuştum. Neyse ki karnım çok ağrımıyordu. Bu yüzden şanslı sayılırdım.
Kısacası her şey normaldi. Şimdilik.
"Bebeğim, istediğin bir şey var mı?" Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Kahvaltı yaptın mı?"
"Evet baba yaptım." Gelip saçıma öpücük kondurdu. "Bob ve Liv beni çağırdı. Gitmemde bir sakınca var mı?"
"İyiyim baba, tabii ki gidebilirsin."
"Bir şey olursa veya bir şey istersen ara beni."
Yanağını öptüm. "Seviyorum seni, görüşürüz."
"Ben de seni güzel kızım, görüşürüz." Babam evden ayrıldığında yarım bıraktığım dizimi tekrardan açtım.
Telefonum titrediğinde elime aldım ve baktım.
Harry mesaj atmıştı.
harry: napıyorsun
june: dizi izliyorum
june: sen
harry: çocuklarla oturuyoruz
harry: sıkıldım
june: eğlendirmek isterdim
harry: eğlendir o zaman
june: regl oldum
june: şu an tek yapabileceğim şey karnımın ağrımaması için dua etmek
harry: tanrım lütfen june'un kutsal karnının ağrımasına izin verme
june: LQNSOWBISBWLSNQLE
june: siktir git dalga geçme
harry: iyilik de yaramıyor
harry: alt tarafı dua ettim
june: senin yüzünden tanrı karnımı ağrıtacak
harry: günahkar june
harry: benimle alakası yok
june: sen öyle san
june: neyse git çocuklarla bir şeyler yap
june: sıkıntın geçsin
harry: tamam
Telefonu kilitleyip yanıma bıraktım.
Dizimi izlemeye devam ederken canım çikolatalı pasta çekti. Telefonu elime geri aldım.
june: harry
june: bana çikolatalı pasta alır mısın
june: nolur
Çevrimiçi oluşunu ve yazmasını bekledim.
harry: eğlencemi bölüyorsun
june: eğlenceni sikeyim
june: benim pastamdan daha önemli değil
june: bekliyorum
Cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım ve koltuğa koydum.
Aslında telefondan söyleyebilirdim pastayı ancak canım Harry'yi görmek istiyordu.
Yirmi dakika sonra kapı çaldı. Sürüne sürüne gidip açtım. Harry elinde pasta kutusuyla bekliyordu.
Yüzüne kondurduğu gülümseme çok güzeldi. Ağlamamak için zor durdum.