Boks kulübüne girip soyunma odamdaki boks eldivenlerimi aldık. Üzerimizdeki kıyafetlerden kurtulup Calum ile ellerimizi bandajla sardık ve eldivenleri taktık.
Salonda kimse yoktu ve saat gece yarısını geçmişti. Kulübün VIP üyelerine anahtar verildiği için içeri girmemiz zor olmamıştı.
Calum'un altında beyaz-kırmızı çizgili şort vardı. Benimse altımda kırmızı şort, üzerimde beyaz iç çamaşırım vardı. Gelmiş geçmiş en iyi boks ikilisi olarak ringe çıktık.
Calum eldivenlerini birbirine sürtüp bana baktı. "Yani ben kazanırsam istediğimi yapabileceğimi söylüyorsun."
Kafamı salladım. "Aynen öyle. Ama ben kazanırsam benim istediğimi yapacağız."
Calum gülümsedi. "Hadi başlayalım. Kaybedişini izlemek keyifli olacak."
Tek kaşımı kaldırıp ona baktım. "Yine kendinden çok eminsin."
Kafasını salladı. "Çünkü ben kazanacağım. Ayrıca korkmana gerek yok."
"Tehlikeden korkmamam gerektiğini söylemen sence de biraz garip değil mi?"
Calum kahkaha attı. "Unutma, Beverly. Biz tehlikeyi seviyoruz. Hem bu seveceğin türden bir tehlike. Eğleneceğiz."
Kaşlarımı çatıp Calum'a baktım. Tehlikeyi sevme kısmı hariç hiçbir şey anlamamıştım. Nasıl bir eğlence olabilirdi ki?
Kafamı salladım. "Evet, haklısın. Hadi başlayalım."
Calum gülmemek için dudaklarını büzdüğünde suratına yumruk atmak için hazırlanıyordum. Calum ciddileşip bana baktı ve suratına yumruk atacağım sıra beni tutup ringin korumalıklarına itti. Vücudunu sertçe bana bastırırken dudaklarıma fısıldadı. "Hazır mısın, gerçekten?"
Gözlerim Calum'un dolgun dudaklarına, oradan da çıplak bedenine kaydı. Sonra gözlerine bakıp konuştum. "Hazırım, kesinlikle."
Dudağının kenarları kıvrılırken zevkten dört köşe onu inceliyordum. Bunun tarifi yoktu.
&
Calum elindeki şişe ve kadehleri masanın üzerine koydu. Kadehlere kırmızı şarabı doldururken bir yandan beni inceliyordu. Üzerimde saten, kırmızı ve mini bir elbise vardı. Calum da üzerine, düğmeleri yarısına kadar açık beyaz gömleğini giymişti. Kravatı boynunda asılı duruyordu.
Şarabı doldurmayı bitirince kadehleri masadan aldı ve birini bana uzattı. Gülümseyip kadehi elinden aldım. Karşıma geçip oturdu ve şarabından bir yudum içti. Bacaklarımı uzatıp rahatça kanepeye yayıldım. Şaraptan bir yudum içerken Calum bana bakıyordu.
Kadehimin etrafında parmağımı gezdirirken sordum. "Aklından neler geçiyor?"
Calum beni incelerken cevap verdi. "Bende tam bundan bahsedecektim."
Ayağa kalkıp bana doğru geldi ve yanıma oturdu. Gözlerini hala üzerimde gezdiriyordu. Bu kesinlikle çok hoşuma gidiyordu.
Kadehimi hemen yanıma koydum. Calum da elinde tuttuğu kadehi dudaklarına yaklaştırıp büyük bir yudum aldıktan sonra üzerime eğildi. Dudaklarıma yaklaştı ve benimkilerle birleştirdi. İçimde şarabı hissettiğimde ellerimi Calum'un yakalarına koydum. Sıkıca tutup kendime çektim. Calum'un bedeni üzerime düşerken elindeki kadeh de yere düşüp kırılmıştı. Hemen yanımızdaki kadehimin dengesi bozulmuştu ve deri koltuğa tüm şarap dökülmüştü. Elbisemin bir yanı şaraba bulanırken Calum'un beyaz gömleğine de bulaşmıştı.
Calum beni inceleyip güldü. "Her yerimiz şarap oldu."
Kafamı iki yana salladım. "Bir yer hariç."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Next Door
FanfictionHepimiz bize verilen hayatları yaşıyoruz. Yalnızca bazılarımız onu eğlenceli hale getirebiliyor. [Calum Hood, 2020] 2. Kitap yakında! (Milyon defa düzenlendi, üzgünüm.)