Sokak kedilerinin kavgası tatlı uykumu bölerken içimden doğa anaya harika dileklerimi iletiyordum (!)
Telefonumu elime alıp saate baktım. Boksa gitme vaktiydi. Yataktan kalkıp banyoya ilerledim.
Ben küçükken babam bana öğütler verirdi. Sanırım onu dinlersem hayatta mutlu olacağımı düşünüyordu. "Sana hayatı öğretecek şeylerin peşinden git. O zaman gerçekten faydalı biri olursun." dediğinde bunu bir kağıda yazıp komidinimin üzerine koymuştum, uyandığımda ilk gördüğüm şey olsun diye.
Dediği şeyi bulduğumda spor salonunda boks yapıyordum. İçimi dökmek için bir arkadaşa ihtiyacım kalmamıştı. Boks tüm sinirlerimi alıyordu. Bir terapi gibi.
Banyoda işim bittikten sonra spor kıyafetlerimi giyip evden çıktım.
Spor salonuna girdiğimde soyunma odasına eşyalarımı bıraktım. Telefonumdan şarkı açtım ve eğitmen gelene kadar egzersiz yapmaya karar verdim.
Egzersiz yaparken el bandajı üzerine boks eldiveni takıyordum. Onları taktıktan sonra boks torbasının yanına gittim.
Onun üzerine adımı yazmıştım. Yanında da "hayal edebiliyorsan yapabilirsin.
-walt disney" vardı. Ona bakıp gülümsedim.Yarım saat egzersiz yaptıktan sonra Alex gelmişti. Yani eğitmenim. "Selam, Beverly. N'aber?"
Başımı kaldırıp ona baktım. "İyi, Alex. Sen?"
"Ben de iyiyim. Bugün farklı bir çalışma yapacağız. Yani seni biraz yoracağım." deyip güldü.
Ben de onun gibi güldüm. "Yorulursam dinlenirim, Alex. Ne yapacağımı söyle."
O bana anlatmaya başladı. Anlatırken bir yandan da nasıl yapacağımı gösteriyordu. Sonra benim denememi istedi. Birkaç saat boyunca onun dediklerini yapmak üzerimden tır geçmiş gibi hissettirmişti.
Soyunma odama ilerlerken telefonumu çıkarıp Michael'a mesaj attım. Birlikte kahvaltı yapmalıydık.
Ondan mesaj gelene kadar üzerimi değiştirdim. Sonra lavaboya gidip elimi ve yüzümü yıkadım. Serinlemiş bir şekilde salondan çıktım.
Telefonuma baktığımda Michael on dakikaya orada olacağını yazmıştı.
Spor salonunun karşısındaki kafeye girdim. İçerisi çoğunlukla koyu kahverengiyle dizayn edilmişti. Duvarlara kahve temalı tablolar asılmıştı. Bazı yerlerde koyu pembe ve bordo çiçekler vardı. Işık olarak loş sarı bir ışık seçilmişti. Masalar ahşaptandı. Her şey birleştiğinde çok sıcak görünüyordu.
Cam kenarındaki masalardan birine oturdum. Her zamanki masama oturmuştum. Burada oturup çoğunlukla plan yapardım. Ne planı biliyor musunuz? Nasıl zengin olurum?
Ben küçükken hayallerimi süsleyen rüyalarım asla gerçek olmadı. Olur diye de ümit etmedim. Babam eve yüzü asık geldiğinde, annem ile bu ayı nasıl geçireceğimizden bahsettiğinde, mağazaların içine girdiğimde hayatın nasıl bir yer olduğunu öğrendim. Böylesine berbat bir yerde yaşamayı istemiyordum.
Hayatın bu acı gerçeği ile yüzleştiğimden beri ailemin yüzünü güldürmeyi hedefledim. Sanırım sadece hedeflemiş oldum. Ben lise terkim. Lise üçüncü sınıfta okuldan atıldım. Kaşarın biriyle çok güzel kavga etmiştik. Ama sadece bu değildi. Ben cici kız değildim. Arkadaş grubumla ot çekiyor, sigara ve alkol içiyorduk. Sonra bunu ticarete dökmeye karar verdik.
Sokak aralarından aldığımız malları daha pahalıya satıyorduk. Kısa zamanda çok paramız olmuştu. Parayı aramızda bölerken kavga çıkmıştı. O kaşarlardan bir tanesi parayı kendine fazla gelecek şekilde bölüyordu. Bunu fark ettiğimde onu yaptığına pişman etmiştim ama bir işe yaramadı. Çünkü işimiz müdürün kulağına gitti. Henüz on sekiz yaşından küçük olduğumuz için polise verilmedik ama çok büyük cezalar almıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Next Door
FanfictionHepimiz bize verilen hayatları yaşıyoruz. Yalnızca bazılarımız onu eğlenceli hale getirebiliyor. [Calum Hood, 2020] 2. Kitap yakında! (Milyon defa düzenlendi, üzgünüm.)