2 hafta geçmişti. 2 hafta. Sa Na ile beraber haberlerde Jiyong NaNa çiftinin ne kadar mutlu olduğunu izlediğimiz iki hafta. Telefondaki haberi baktım. Jiyong Na Na için sete gelmişti bugün, çiçek getirmiş hatta bir kahve arabası getirtmişti. İçmeyerek içten bir boykot uyguladım ki kimsenin umurumda değildi. Haber anında sayfaları süslemiş ve Jiyong romantik erkek arkadaş olmuştu. Haberi kapatıp karavandan çıktım. Dizi setindeydik. Dağlık bir alandaydık. Aslında akşam üzeriydi. Daha erken bitmesi gerekirken Na Na hanımın triplerini pardon sevgilisi ile sevgi gösterilerini çektiğimiz için akşamı bulmuştu. Benim sahnemin sırası geldiği için yerimi aldım ve üzerimdeki battaniyeye menajerime verdim.
-Unnie bu soğukta burada bekleme. Karavana geç. Ben çekim bitsin gelirim oraya dediğimde kafa salladı. Erkek başrolle bir sahnem vardı. Kavga edecekti çünkü ben ikinci kızdım. Onu seviyordum bu yüzden başrol kıza kötü davranıyordum. Bu yüzden erkekte Na Na yani başrol kıza aşık olduğu için bana kötü davranıyordu. Ne ironi ama !!
-Çekim. Başla
-Senin derdin ne ? Neden vazgeçmiyorsun bu kötülükten ?
-Kötülük mü ? Sevdiğim adamın peşinden gitmek ne zamandır kötülük oldu dedim sinirle bana baktı.
-Başkalarına zarar verdin, veriyorsun. Ne istiyorsun Min Young'tan. Benim biricik aşk- dedi ve gülmeye başladı. O gülünce bende kahkaha attım. İkimizde yönetmene dönüp özür dileyerek eğildik.
-Sorun yok tekrar. Çekim. Başla
-Ne istiyorsun benim sevdiğim kadından dediğinde onu hafif iteledim.
-Benim senin sevdiğin kadın. Benim. Ben olacağım. Biz her zaman birbirimiz içindik. Aşık olacaksın bana. Öyle bir aşık olacaksın ki bir daha o kıza dönüp bakmayacaksın bile diye bağırdım.
-Sen kafayı yemişsin
-Yedim dedim gözlerimden bir iki yaş aktı.
-Sonunda onu da yaptın. Gerekirse onu ortadan kaldırırım. Kimse aramıza giremez
-Ona sakın dokunma. Bu sefer karşında ben olurum. Ben onu seviyorum. Sende bunu biliyorsun dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı. Peşinden koşup sırtından sarıldım.
-Lütfen dedim göz yaşları yanaklarımdan süzülüyordu. Artık gerçekti. Her şey gerçekti.
-Lütfen bunu yapma. Be-beni sev. Yalvarırım dedim bana döndü ve kollarımı tutup beni ittiğinde yere düştüm.
-Bunların hepsi yalan. Sen yalancısın dedi ve gitti. Avuç içim yeri bulduğunda canım yandı.
-Kestik dedi yönetmen. Kendimi yere attım. Siktir. Elime cam battığı için canım acımıştı ve sahneyi bölmemek için ağzımı bile açamamıştım.
-Min Ah shi iyi misin ? O camları kim temizlemedi diye bağırdı başrol erkek yanıma geldi ve beni tutup kaldırdı.
-Ben iyiyim
-Özür dilerim. Özür dilerim ben görmedim
-Sorun yok. Bilmiyordun. İyiyim dedim elimden kan akarken biri koşarak bana havlu getirdi. Yönetmen hemen yanıma geldi.
-Ne oldu ? Ah derin kesmişsin. Revire gitmelisin. Sağlık ekibi yukarıda sonraki çekim alanında. Sen-
-Ben götürürüm. Zaten çekimim yok. Reviri de biliyorum. dedi Na Na. İstemiyordum ama o kadar insanın içinde onu bozamazdım. Benim kolumdan tutup destek oldu ve beraber dağın tepesine doğru giderken Jiyong durmuş ikimize bakıyordu. Göz devirip önüme döndüm.
-Ah salak kafam telefonumu unutmuşum. Gidip alacağım. Sana da battaniye getireyim mi ? Üzerindeki ince gibi
-O-olabilir dedim belli ki evden taşınmam onunla aramı düzeltmeme yetmişti. Bana tepeyi gösterdi
-Orada. Oraya doğru yürü. Sana yetişirim ben dediğinde yürümeye başladım. Hava kararmıştı bile. Yürümeye başladım. Kendimi her şeyden soyutlamış kesik elime bakarak yürüyordum. Bir süre sonra neden hala varamadığıma bakmak için kafamı kaldırdım. Ağaçlar çoğalmıştı. Etrafta herhangi bir ışık yada revir yazısı görmüyordum. Havlu kan olmuştu. Elime daha çok bastırdım. Belki biraz daha ilerideydi. Tekrar yürümeye başladım.
-JİYONG
-Neden geldin ? Min ile değil miydin? dedim.
-Şuna Min deme. Onun adı Min Ah
-Ne diyeceğim seni ilgilendirmiyor Na Na. Min nerede ?
-Bana gitmemi söyledi tamam mı ? Kendi yolu biliyormuş. Sanırım kendi evime geldiğim için bana kızgın dedi ve kıkırdadı.
-Orası benim evim
-Sorun değil. Evlenince ikimizin olacak hayatım. Orada yaşamak istemiyorsan başka bir ev alırız dedi rüyanda. Ayağa kalktığımda yine direk koluma girmeyi denedi elimi yakamı düzeltiyor gibi yaptım. İnsanların içinde ona kötü davranan biri gibi gözükmek istemediğim için onu itme isteğimi yok saydım.
-Seninle yaşamak istemiyorum ki dedim ve kahve kamyonuna doğru yürüdüm.
-Yönetmenim,yönetmenim dedi bir kız. Yönetmen grubun hayranı olduğunu söylediği için yanında oturuyordum.
-Ne oldu ? Min Ah nerede ? Hadi ama çekimi var
-Min Ah hanım buraya hiç gelmemiş. Sağlık personeli ile konuştum. Gelen giden olmamış
-Ne ? dedim ayağa kalkarken. Bütün ekip şaşkın bir şekilde Min'i almak için gelen kı,a bakıyordu.
-Ne demek gelmemiş ? NaNa'ya yolu bildiğini söylemiş ve onu beklemeden gitmiş ve gelmemiş mi ? dedi bağırarak. Kenarda sakin duran Na Na'ya baktım.
-E-eli kesikti dedi menajeri. O sırada o yanında olsaydı tüm bunlar olmazdı.
-Yara derindi. Bayılmış falan olabilir mi yolda ?
-Kendi gitmiş olmasın
-O öyle biri değil. Bana çekim biter bitmez karavana geleceğini söylemişti dedi menajer. Haklıydı. O öyle biri değildi. Ormanlardan korkardı. Bu dağda asla tek kalmazdı.
-Biri polisi arasın. Kendi aramızda ufak bir ekip kuralım onlar gelene kadar. Geldiğimiz yol kenarlarına bakılsın bayılmış olabilir dedi etrafta büyük bir uğultu vardı. Kimseyle ilgilenmiyordum. Sadece Na Na'ya bakıyordum. Beni fark ettiğinde yutkundu ve arka tarafa doğru ilerlemeye başladı.
-Gürültüyü kesin. Bayan Min Ah 2 saattir kayıp ve yaralı. Hemen bulunması lazım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİM BU KIZ ?
Teen FictionOnu ilk gördüğümde etrafında benden uzak dur levhası eksikti bir tek. Bakışlarından duruşuna hatta giyimine kadar her şey bela olduğunu gösteriyordu. Göz göze geldiğimizde utanarak kafamı arkadaşlarıma çevirdim ama biliyordum bu son göz göze gelişim...