5: Emergency

5.5K 689 2.2K
                                    

Akşam yemeği masasında, Louis'nin yaptığı tek şey elindeki kaşıkla önündeki çorbayı karıştırmaktı. Alfa Aaron ve ailesi akşam yemeği için Louis'nin ailesinin evine gelmişlerdi. Masanın etrafındaki iki aile de keyifle bir şeyler konuşuyor, gülüşüyorlardı.

Louis'nin aklı tamamen Doktor Styles'taydı. Çarşamba günkü tartışmadan beridir doktor onun yüzüne bile bakmıyordu. Eskiden verdiği emirlerin de çoğunu vermez olmuştu, artık tek kelime etmiyordu. Hasta odalarında doktorun söylediklerini not almak dışında hiçbir işlevi kalmamıştı Louis'nin. Bu duruma canı sıkılıyordu. Staja gitmek cehennem gibi geliyordu. Üstelik doktoruna karşı saygısızlık yaptığının da farkındaydı. Karşısındaki hem onun üst rütbesindeydi, hem yaşça büyüktü, hem de alfaydı.

Aaron'ın "Louis." diye seslenmesiyle kendine geldi, gözlerini kırpıştırıp "Efendim?" diye sordu.

"Telefonun çalıyor canım."

"Affedersiniz," dedi Louis ayağa kalkarken. Hem kendi ailesi, hem de Aaron'ın ailesi ona bakıyordu. Bu bakışların arasında sehpada duran telefonu eline aldı, bilmediği bir numaradan gelen çağrıyı cevapladı.

"Merhaba, Bay Tomlinson." dedi telefondaki kadın. "Ben Royal London Hospital'dan arıyorum, adım Deloris Goldberg. Ambulansa acil bir hasta getiriliyor, muhtemelen GİS kanama vakası. Acilen gelmeniz gerekiyor."

"Doktor Styles mı çağırdı?"

"Hayır, kendisi hastaneye gelemeyeceğini bildirdi ve icap nöbetini size devretti."

"Ben- ne?"

"İşlem odasını hazırlıyoruz, hasta gelince sizi bekleyeceğiz. İyi akşamlar."

Telefon yüzüne kapatıldığında Louis donakalmış haldeydi. Doktor Styles canını verirdi de Louis'ye nöbetini vermezdi, bu yüzden resmen şoktaydı.

"Ne olmuş?" diye soran babasını duyunca "Hastaneden çağırıyorlar." dedi ve kapıya doğru yürüdü. "Benim gitmem lazım. Hasta geliyormuş, beni bekliyorlar."

"Dur, akşam akşam yalnız gitme. Ben bırakırım." dedi Aaron ayağa fırlayarak. Louis'nin arkasından yürüdü, girişteki askıdan ceketini aldı ve onunla birlikte evden çıktı. Birlikte arabaya bindiklerinde Louis hastane üniformasını bile giymemişti ama farkında değildi, aklında dolaşan onlarca düşünce varken üniformayı tamamen unutmuştu.

GİS kanamasında ne yapılması gerektiğini hatırlamaya çalışıyordu. Bu konudaki dersi bir yıl önceydi, üstelik dersteki her şeyi hatırlasa bile hayatında hiç işlem yapmamış biri olarak her şeyi batırma ihtimali vardı. Hastanın ağzına uyuşturucu sprey sıkacak mıydı, onu bile bilmiyordu. Sıkmazsa, öğürme refleksi yüzünden işler daha kötü olurdu. Ama sıkarsa, hasta bunu yutarsa kanama daha kötü hale gelebilir miydi?

Öğrendiği tüm bilgileri unutmuştu resmen, tedirginlikten elleri titriyordu. Aaron'ın bir şeyler söylediğini duydu ama anlamadı. "Kusura bakma, ne dedin?" diye sordu.

"Hastanenin yolunu soruyorum, sağa mı dönecektik? Hiç gitmedim, bilmiyorum."

"Hayır hayır, düz ilerle. Büyük bir market var, oradan sola döneceğiz."

"Tamam. Bu arada gerilme bu kadar, halledersin. İlk nöbetin mi?"

"Hı hı," diye geçiştirdi Louis. Pek muhabbet modunda değildi, şimdi oturup da Aaron'a sıfırlarla dolu staj hayatını anlatmakla vakit harcayamazdı. Stresin en çok etkilediği sistem sindirim sistemiydi ve Louis bunun sıkıntısını hep yaşardı. Yine midesine kramplar girmeye başlamıştı.

Birkaç dakika sonra hastanenin önüne geldiklerinde, Louis Aaron'a gitmesini söyledi. Beklemesine gerek yoktu çünkü işinin ne kadar süreceği bile belli değildi. Çok geç saatlerde biterse de babasını arardı, Aaron ile eve dönmek istemiyordu.

INTERNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin