33: Names

3.9K 356 697
                                    

Louis artık sırt ağrılarını, mide yanmalarını, açlığı daha sık hissetmeye başlayınca; hamileliğin yaklaşık on altıncı haftalarında olduğunu anladı. Artık bebeklerin cinsiyetini öğrenebilirlerdi. İkisi de öğrenmek için yanıp tutuşuyorlardı zaten, bu yüzden vakit kaybetmediler ve bir an önce hastaneye gitmek için sözleştiler. İlk önce yalnız kalmak, bebeklerini ultrasonda ilk kez görüşlerinde baş başa olmak istiyorlardı. Bu yüzden öğle arasında Harry'nin muayene odasında buluşacaklardı.

Hastanenin öğle paydosuna dakikalar kala Louis hâlâ odasındaydı, aynada kendine bakıyor ve üzerindeki geniş eşofman üstünü çekiştiriyordu. Belirginleşmeye başlayan karnını en iyi örten şeyler eşofmanlardı, bu bahaneyle de artık sık sık giyiyordu.

Johannah "Louis, geç kalacaksın!" diye seslenince omega aynanın önünden çekildi, odadan çıktı. "Geldim, geldim!" dedi kapıya yürürken. Anahtarlıktan arabasının anahtarlarını aldı, sonra da annesine döndü. "Ben kaçtım, görüşürüz."

"Tamam, haber ver."

"Neyi?"

"Ne bileyim, cinsiyeti falan. Ne öğrenirsen işte."

Louis güldü, onun yanağını öpüp "Eve geldiğimde konuşuruz." dedi ve kapının dışına çıktı. Garajda Johannah'nın arabası durduğu için dışarıya park etmek zorunda kaldığı Ford Mustang'ine bindi, kemerini takar takmaz kasetçaları çalıştırdı. Harry'nin ona hazırladığı Elvis kasetini dinleyerek motoru çalıştırdı ve doğrudan hastaneye doğru sürdü.

Don't Be Cruel çalmaya başlayınca istemsizce kıkırdadı. Alfasını tavlamaya çalıştığı günler çok da geçmişte kalmamıştı aslında ama o zamandan bu yana o kadar çok şey değişmişti ki, bazen onların hepsi rüyaymış gibi geliyordu. 

Her sabah işe gider; bir yandan Harry'den azar yer, bir yandan da onu kendine alıştırmaya çalışırdı. Doktor Styles ve Alfa Harry birbirinden pek farklı değillerdi, ikisi de Louis'nin canına okuyorlardı ama omega onu alt etmekte hiç zorlanmamıştı. Kısa sürede onu eşi olmaya ikna etmişti.

Stajyer olduğu günlerin özlemiyle iç çekti. Artık kasetçalarda Memories çalıyordu, ortam aniden hüzünlenmişti. Burnunu çekti, henüz yaşarmamış olsalar da sırf alışkanlıktan gözlerini sildi. Arabayı hastane girişindeki park alanına bıraktı; kızarmış burnu, dolu gözleri ve kırılmış kalbiyle arabadan indi. 

Acil kapısından içeri girerken aklına Harry'nin ona nöbet devrettiği gece geldi. Tek başına işleme gireceğini sanarak korkmuştu, en çaresiz hissettiği anda alfa ona yardıma koşmuştu ve sonra acil girişindeki bu banklara oturmuş, sohbet etmişlerdi. Bu anıya daha fazla dayanamayan gözyaşı sol yanağından aşağıya doğru süzülürken omega koluyla yüzünü sildi ve asansörlere yürüdü. Biraz daha düşünürse hüngür hüngür ağlayacaktı. 

Koridorun en sonlarındaki gastroenteroloji polikliniğinin önüne geldiğinde girişteki sekreter onu tanıdı, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle "Merhaba, Doktor Tomlinson!" dedi. "Sizi görmek ne güzel, umarım bir rahatsızlığınız yoktur?"

Louis "Merhaba." deyip başını iki yana salladı. "İyiyim, teşekkür ederim, bir şeyim yok. Harry'yi görmeye geldim."

"Ah, doğru ya, mühürlendiğinizi duymuştum." Sekreter hemen bir düğmeye basarak otomatik kapıları açtı. "Doktor Styles içeride, yerini biliyorsun zaten."

"Biliyorum, teşekkürler. Kolay gelsin."

"Görüşmek üzere."

Omega içeri girdiğinde otomatik kapılar yeniden kapandı. Öğle paydosu olduğu için içeride hiç hasta yoktu, hatta diğer çalışanlar bile etrafta görünmüyordu. Eşinin kokusunu alan alfa ise hemen doktorların dinlenme odasından dışarıya çıkmıştı. "Geç kaldın. İki dakika geciktin."

INTERNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin