31: Wolves

4.5K 429 961
                                    

Balayı Louis'nin tahmin ettiğinden de güzel geçiyordu, her anı bir öncekinden daha keyif vericiydi ve hep alfasının yanındaydı. Leeds'te festival boyunca neredeyse tüm konserlere katılmışlardı, üstelik Harry kalabalıktan ve gürültüden hiç şikayet etmemişti. Hatta eğlenmişti bile.

Leeds'ten sonra Wetherby'e gittiler; orada iki gün kaldılar. Bu sürenin neredeyse tamamını göl kenarında ve parklarda geçirdiler. Harry Wetherby'yi çok sevdi çünkü tam da onun istediği gibi sessiz, sakin, doğal, ufak bir yerdi.

Wetherby'nin ardından direkt Glasgow'a gittiler. Karavan kampı pek hoş bir yerde değildi ama şehir son derece büyüleyiciydi. Müze gezilerine bayılan Louis için harika bir deneyimdi. Her tarihi yapı ve eşyayı büyük bir ilgiyle tek tek incelemişti. Harry ise genelde elinde Louis'nin ona noel zamanı hediye ettiği kamerayla omegasının fotoğraflarını çekmişti.

Bir sonraki durakları Stirling oldu. Orta Çağ'dan kalma bir belde olduğu için burası da Glasgow gibi tarihi yapıtlarla doluydu. Kale ve müzeleri gezip doğa yürüyüşleri yaptıkları üç günlük Stirling tatili o ana kadar Harry'nin en çok keyif aldığı yer oldu.

Louis'nin favorisi ise oradan sonra gittikleri Dundee oldu. Dundee İskoçya'nın en büyük dördüncü şehriydi ve Louis oraya aşık olduğu için koca bir haftalarını orada geçirdiler. Modern hayatla tarihi mimarinin birleştiği bir bölgeydi, gezilecek yüzlerce yer vardı.

Dundee'nin ardından asıl gitmek istedikleri yer olan Aberdeen'e doğru tekrar yola çıktılar. Sadece bir buçuk saat sürecek olan yolculuğa başlarlarken Louis de Harry ile birlikte öne oturdu, onunla birlikte tatillerinin gidişatı hakkında sohbet etti.

Favori mekanları ve eğlence anlayışları değişkenlik gösteriyordu ama ikisinin de net olarak belirttiği bir şey vardı: İskoçya mükemmeldi. Muhtemelen daha sonra tekrar geleceklerdi, hatta yaşlandıkları zaman İskoçya'da bir yerde yaşamayı istediklerini düşünüyorlardı.

Harry'nin çektiği fotoğraflar tatilin her anını gösteriyordu. Louis de gittiği her yerden ufak tefek hatıra süs eşyaları almıştı, karavanın bagajında duruyorlardı. Asla unutmak istemeyecekleri bir tatili yaşıyorlardı. Ve doğrusu, ikisi de Londra'ya dönmek konusunda pek hevesli değillerdi.

Aberdeen'e girdiklerini gösteren tabelaları gördüklerinde akşam saatleriydi; hava kararmıştı. Louis arka tarafta, yatakta oturmuş telefonda annesiyle konuşuyordu. O ailesine tatilinin ne kadar keyifli geçtiğini anlatırken Harry navigasyon cihazının yardımıyla kamp alanına doğru sürüyordu.

Devasa bir lunapark ile deniz arasında, sahili de olan karavan kampının girişini bulmak pek kolay olmasa da Harry en az sinir seviyesiyle oraya ulaşmayı başardı. Girişteki güvenlik görevlilerine rezervasyon numarasını söyleyip karavanın bilgilerini verdi ve kayıt işini tamamladıktan sonra kendisine söylenen park yerine gitti.

Rezervasyon yaptırmış olmasalar boş yer bulmaları imkansızdı, yılın o dönemlerinde bu kamp çok revaçta oluyordu. Yan yana dizilmiş karavanlara bakılırsa bu sene de öyleydi.

Harry kendilerine ait kısma park ettikten sonra karavandan indi, arka kısma yürüdü. Bagaj kapısı olan ve doğrudan yatak odasına açılan kapıları açtı.

Louis karşısında onu görünce kocaman gülümsedi. Telefondaki annesine "Şimdi kapatmam lazım," dedi. "Bir şeyler yemeye gideceğiz. Açım ve uykuluyum."

Harry Johannah'nın ona 'tatilinizin tadını çıkarın, Harry'ye sevgilerimizi ilet, kendinize dikkat edin' gibi şeyler dediğini rahatça duyabilmişti. Louis tüm bunlara tamam diyerek karşılık verip onunla vedalaştı ve çağrıyı sonlandırdı. "Babam arkadan iki kez seni sordu."

INTERNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin