18: Holiday Package

9.3K 658 5.8K
                                    

Louis doğum gününe aşırı aşık olan insanlardan biri değildi ama yine de önemserdi. Bu sebeple tam noel arifesinde doğmuş olmayı seviyordu. Her yıl doğum günü dolu dolu geçiyordu.

Diğer senelerden farklı olarak, bu sefer Harry onu tam gecenin on ikisinde arayarak ilk kutlayan kişi olmuştu. Bir saat boyunca telefonda ne konuştuklarını bile bilmiyordu Louis, boş boş şeylerden bahsedip gülüşmüşlerdi. Sonunda, telefonundaki otomatik bir saatlik limit yüzünden telefon aniden kapanınca uzun zamandır telefonda olduklarını fark etmişlerdi. Harry Louis'yi tekrar aramıştı, iyi geceler dileğini iletip kapatmıştı.

Yirmi dört aralığın öğleden biraz öncesinde Louis; Ernest ile Doris'in yatağa atlamasıyla uyandı. Etrafında zıplayıp "Doğum günün kutlu olsun Boo!" diye bağıran kardeşlerine kocaman birer öpücük vermiş, yorganını açıp onları da yatağa almıştı. Doris'in doğum günü hediyesi üç tane sarı kasımpatı çiçeğiydi, Ernest ise abisiyle kendisini bir yılbaşı ağacının yanında çizmişti.

Annesinin hazırladığı bebeğimin doğum günü temalı kahvaltıyı, babasının pişirdiği doğum günü kekini keyifle yedi. Her yılki noel arifesi ritüelleri aynıydı. Sabahtan akşama kadar evde Louis'nin doğum günüyle ilgili şeyler yapılırdı. Akşam ise sürü lideri olarak Mark'ın önderliğinde düzenlenen noel arifesi etkinliği olurdu. Sürüdeki herkes meydandaki büyük salonda verilen noel arifesi yemeğine katılır, ardından da orada kutlamalar yapılırdı.

Evdekilerin planı yine bu olsa da, Louis doğum gününü Harry ile geçirme planı yapmıştı bile. Noelde, yani bir sonraki günde tekrar bir araya gelme ihtimalleri düşük olduğu için noeli, noel arifesini ve Louis'nin doğum gününü birleştirmeyi planlıyorlardı.

Bu yüzden, hep birlikte salonda oturmuş televizyon izlerlerken Mark "Akşamki partide ne giyeceğinize karar verdiniz mi?" diye sorduğunda Louis gergince gülümsedi. Göz ucuyla annesine baktı, ondan destek beklercesine "Ben bu yıl gelmesem?" dedi. "Doğum günümü arkadaşımla geçirmek istiyorum da..."

"Efendim?" dedi Mark, anlamamış ya da duymamış değildi. Oğlunun doğum gününü arkadaşıyla geçirmesini sorun etmiyordu, sadece bu arkadaşın kim olduğu kısmına takılmıştı. "Senin en yakın arkadaşın Liam ve o da ailesiyle birlikte sürü partisinde olacak. Sen kimin yanında olacaksın? Tanımadığımız biriyse güvenmem, biliyorsun."

Louis bu detayı nasıl atladığını düşünüp kendine kızdı. Diğer arkadaşlarından birinin adını da söyleyemiyordu çünkü ailesinin tanıdığı arkadaşları hep sürüdendi ve o partide olacaklardı.

Derince bir nefes aldı, bir süredir söylemek için kıvrandığı şeyi, bir an önce alfasını görebilmek için bir çırpıda söyleyiverdi: "Ben ruh eşimi buldum."

Annesinin de babasının da yüzüne bir şok ifadesi yerleşti. Mark, oğlunun ruh eşini bulmuş olmasına şaşırıyordu. Johannah ise Louis'nin bunu nasıl böyle pat diye söylediğini düşünüp hayret ediyordu. Ortalığın karışacağını hissederek ayağa kalktı, "Ernest, Doris, hadi odanıza gidip parti için kıyafetlerinizi seçin!" dedi. O iki çocuğu da koltuktan kaldırıp odalarına gönderirken Mark "Ruh eşini mi buldun?" diye sordu.

"Evet. Yani Aaron ile mühürlenmem de imkansız."

"Aman Tanrım... Ne diyeceğimi bilemiyorum." Mark gerginlikten yerinde duramayıp ayağa fırladı ve bir elini çenesine koydu. Oğlu için sevinmediğini söyleyemezdi, onun ruh eşini bulması güzel bir şeydi ama onu geren çok detay vardı. "İnsanlara ne diyeceğiz şimdi? Aaron'ın ailesine... Çok acele ettik! Herkes ruh eşini bulmuyor sonuçta ve sen de şimdiye kadar bulamayınca- Hata yaptık, hata yaptık!"

"Baba!" dedi Louis ayağa kalkarken. "Lidersin diye biz ailece mükemmel olmak zorunda değiliz, neden kendini bu kadar sıkıyorsun? Biz de sıradan varlıklarız ve hata yapabiliriz, ne var bunda?"

INTERNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin