14: It's Now or Never

8.4K 688 5K
                                    

Louis hayatında ilk defa tek seferde yattığı yerden kalkmayı başardı. Uyanır uyanmaz gördüğü ilk şey, yanında yatan Harry'ydi. Gece onu birlikte uyuyabilmek için ikna ekmesi pek de zor olmamıştı, zaten ufacık karavanda rahat uyuyabilecekleri ayrı ayrı ortamlar yoktu.

Günlerce inat eden, ilişki istemiyorum diye direten alfanın nasıl huzurla uyuduğunu görünce güldü. Ruh eşi çok enteresan bir olaydı, ruh eşinizi bulduğunuz andan itibaren kalbinizdeki eksik bir parça tamamlanmış gibi oluyordu. Louis bu hissin kendisine verdiği sarhoşluğa karşı koyamıyordu ve Harry'nin de karşı koyamayacağından emindi.

Birlikte vakit geçirmeleri, aralarında bir sevgi bağı kurulup kurulmayacağını anlamak için normal insanlar gibi randevulaşmaları falan gerekirdi ama Louis alfaya ruh eşi olduklarını bile zor kabullendirmişti.

Ailesine olanlar ve bunaltıcı biri olduğuna inanması üzücüydü. Louis onun içten içe çok kırgın bir insan olduğunu düşünüyordu. Agresif tavırları bu kırgınlığı gölgelemek içindi belki, veya hayata olan sinirini dışa yansıtıyordu.

Ona yardım etmeyi çok istiyordu. Onu çok sevebileceğini biliyordu, bu sevgiyle onu ayakta tutabileceğini de biliyordu. Zaten içindeki omega, ruh eşi olan alfanın etrafında olmak için can atıyordu. Louis'nin insani olarak hissettiği ufak hoşlanma duygusu, omega yanının ilkel ruh eşine ait olma içgüdüsü ile birleşince Louis'yi bambaşka birine çevirmişti.

Louis tüm bu düşüncelerin içinde onun yanağına hafif bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Banyo kısmına girdi, yüzünü yıkadı. Akşam uyumadan önce giydiği pijamalarla duruyordu. Sırt çantasından önceki gün giydiği pantolonu ve tişörtünü çıkarttı, onları giyip pijama takımını katladı ve çantasına tıkıştırdı.

Harry'yi uyandırmamayı umarak yatak odası bölümünün perdelerini kapattı. Mutfak kısmına geçti, dolapları kurcalamaya başladı. Birkaç tane patates soydu, rendeledi. Yağladığı fırın tepsisinin dibine yaydı. Üstünü ince dilimlediği domateslerle kapattı. Bunun dışında dolaptan çıkarttığı zeytinlerden, kapya biberlerden, pastırmadan koydu, çedar peyniriyle son üst tabakayı oluşturup fırına koydu.

Ayakkabılarını giyip karavandan çıktı ve arka taraftaki yatak odası kapılarını açtı. Fırındaki pişmeye başladığı zaman koku karavanın içini saracaktı, erkenden havalandırsa iyi olurdu.

Yatağın altında duran bagaj kısmını açıp dikkatle baktı. Kenarda, katlanmış bir örtü bulmayı başarınca onu aldı, karavanın yanına yere serdi. Hava çok güzeldi, böyle havalarda dışarıda yemek hoşuna giderdi.

İçecek olarak bir şey bulamayınca çay yapabilmek için süt ısıttı. Yaptığı yemeği fırından çıkartıp tezgaha koydu, sonra da dilimlenmiş ekmekleri fırın tepsisine koyup fırına attı. Etrafta ekmek kızartma makinesi görememişti.

Her şeyiyle kahvaltıyı hazırlayıp bahçeye götürmek için fazladan on beş dakika daha harcadıktan sonra yeniden yatak odasının perdesini açtı, zıplayarak yatağın üstüne çıktı. "Harry," diye seslendi. "Uyan, çok acıktım."

Cevap alamayınca ofladı, kedi gibi onun dibine kadar girdi. "Ya uyan, hadi! Bütün günümüzü uyuyarak harcıyorsun! Öğlen olmuş bile!"

Harry "Rahat bırak beni." diye mırıldandı ve başını yastığın altına soktu. Louis onun kolunu dürterek "Kış uykusunda mısın, alfa?" diye sordu. "Kalk artık."

"Git şuradan!"

"Omegan açlıktan ölürse üzülmez misin?"

Harry zar zor gözlerini açıp başını kaldırdı ve Louis'ye baktı. "Drama kraliçesi olduğunu söylemişler miydi?"

INTERNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin