2.Bölüm : GECE

119 23 19
                                    

Doğum ve ölüm.
İki basit kelime. Bu iki basit kelimenin arasında geçen koca bir yaşam. Doğarız yaşarız ve ölürüz. Peki her şey bu kadar basit mi? Dünyada aldığımız ilk nefesten itibaren başımıza gelen onca şey bu iki kelimenin içine sığacak kadar basit mi? Döktüğümüz göz yaşları? Defalarca yıkılan hayallerimiz? Hayatta kalmak için yapılan savaşlar? Uğruna canımızı verebileceklerimiz? Sizin uğruna canınızı verebileceğiniz biri var mı? Belki anneniz belki babanız ya da sevdiğiniz biri. Arkadaşınız ve ya kardeşiniz. Sizi bilmiyorum ama benim uğruna canımı vereceğim biri var. Gece, Gece'm.

Gece 5 yaşında dünyalar tatlısı bir kız. Şuan da oturduğu koltukta ayaklarını sallıyor ve beni izliyor. Sanırım neden bu kadar telaşlı olduğumu merak ediyor. O her şeyden habersiz ama neredeyse tüm dünya telaş içinde. Herkes bir yerlere kaçmaya çalışıyor. Kimsenin umursamadığı alt tabaka olarak adlandırılan bir kısım var. Herkes hayatını güven altına almaya çalışırken alt tabakalar yaşamaya çalışıyor. Sadece yaşamak istiyorlar...

Kar taneleri şehri beyazlar altında bıraktığı sırada ne yapabileceğimi düşünüyordum. Elimde hissettiğim sıcaklık ile elime baktım. Gece elimi tutmuş bana bakıyordu. Gözlerine baktığımda benim bu halimden dolayı endişeli olduğunu gördüm. Haklıydı, yaklaşık bir saattir odanın içinde dolaşıp duruyordum. Yanına eğildim ve saçlarını okşadım.

"Acıktın mı annecim?"

Uzun süre bana baktı Gece ve başını sağa sola salladı.

"Uykun mu geldi kızım?" yine bana bakarak başını iki yana salladı.

"Anne, korkuyorum..." dedi ve sıkıntılı bir nefes alarak cümlesine devam etti. "Televizyonda gördüm, herkes ölüyornuş" Bana baktı ve titrek bir sesle konuştu. "Ölecek miyiz?"

Gece'nin sorusu yutkunmama neden oldu. Bu soruya dürüst cevap veremezdim. Hangi anne çocuğuna muhtemelen öleceğiz diyebilir ki?

"Tabiki hayır, çocuklar ve anneler ölmez." Derin nefes aldı Gece. Sanki bu söylediğim onu biraz daha rahatlatmıştı.

"Anne, uykum var." Geceyi kucağıma alıp odasına götürdüm. Yatağına yatırdıktan sonra kitaplığından bir kitap aldım ve okumaya başladım. Etrafında bir şeyler olduğunu biliyor ama ne olduğunu anlayamıyordu. Bu yüzden hayat onun için normal devam ediyordu. 15 dakika içinde uyuya kaldı, yanağına öpücük kondurup sessizce odasından çıktım. Televizyonun karşısına geçip haberleri açtım. Haber kanallarında gezdim tek tek ve yaptığım tek şey haberin başlıklarını okumaktı.

"Ölenlerin sayısı giderek artıyor!"

"İnsanlar kontrolden çıkmaya başladı!"

"Yaşam mücadelesini kazanan kişilerin sayısı çok az.."

"Hiç bir ilaç üretilemiyor."

"Uzmanlar çaresiz..."

"Kanlılar bir kenti daha ele geçirdi."

"Kanlılar çoğalıyor."

Son cümleyi tekrar ettim içimden. "Kanlılar çoğalıyor.."

Başımı cama çevirdiğimde kar fırtınasının başladığını fark ettim. 1 aydır evden dışarı çıkmadım ve daha kaç gün dışarı çıkmadan evde yaşayabileceğim konusunda hiç bir fikrim yok. Saate baktım sıkıntılı bir nefes vererek, 12 olmak üzereydi, her gece olduğu gibi bu gece de tam saatinde dışarıdaki sesler duyulmaya başlamıştı. Çığlık sesleri... Yardıma muhtaç olanların çığlıkları. Hemen ayağa kalktım ve cama doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Tam camın altındaydılar. Çok net göremiyordum ama üzerlerinde kan lekesine benzer lekeler vardı. Yavaşça bir adım geri gittim. Olduğum yerden de görebiliyordum onları. Hepsi sırayla yürüyordu ve acı bir şekilde inliyordular, ben onları izlerken daha önce hiç olmayan bir şey oldu.

GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin