Zihnim kaybolmuş bir kız çocuğu gibi sokaklarda yalvar yakar ağlarken, kalbim bir kez daha sekteye uğradı. Beynim beni her uyarışında yoruldu ve pes etti.
Bıraktı beni yalnızlığımla baş başa kaderim. Gitti gönlüme bir sancı fırlatan adam, babam. Gitti daha hiç tanıyamadığım ama varlığını en başından beri hissettiğim kadın, annem.
Ben hayata bir sıfır yenik başlamış olan Asena. Kendi hayat çizgimi yeniden çizerken sürekli itilen kadınım ben.
Bir kır var şimdi zihnimde, uçsuz bucaksız bir kır. Çiçekler çimlerin üzerine özenle ve rengarenk serpiştirilmiş bir kır. Koşuyorum o çimlerin üzerinde, bacaklarım yara bere içinde.
Gözlerim yavaş yavaş aralanıyor, hissediyorum bedenimde bir ağırlık var ancak bunu kavrayamıyor beynim. Sanki bir kurt ölüsü yatıyor üzerimde lakin bunun içimde yatan cesetler olduğunu anlamıyorum. İçimde yatan cesetler kaburgalarımı kırıyor, beni hiç sayıp acıyla kıvranmamı sağlıyorlar.
Hafif hafif buğulu gördüğüm etrafım netleşiyor ve bir adam beliriyor karşımda. Yüzünü seçemesem de iri yarı bedeninden kim olduğu gayet açık bir şekilde belli oluyor.
Katilim.
Bilincim tam anlamıyla açıldığında o da bunu fark etmiş olacak ki hemen yanımda bitiverdi.
"İyi misin?"
Sesi korku dolu gelmişti. Bu dağ ayısına korkulu ses tonu hiçte yakışmamıştı.
"Sikinde olduğunu sanmıyorum, sana göre bir fahişenin kızından başka bir şey değilimdir yüksek ihtimalle."
Gözleri gözlerimi esir almışken göz bebekleri koyulaştı ve daha yoğun bir ses tonuyla konuştu.
"O kadınla senin ismini aynı yerde geçirmem dahi Asena, onunla kendini aynı kefeye koymaya kalkma, zararlı çıkarsın."
"Niye, aynı işi yapmıyor muyum? O bir genelevde insanların altına yatıyordu ben de barlarda avladığım insanların altına yatıyorum, ne farkımız var?"
Saçlarına elini geçirdi ve öfkeyle geriye doğru attı. Yattığım yatağın hemen yanına diz çöktü ve kafasını yatağa gömdü.
"Senin için çok farklı Asena, farkında değilsin."
Cevap vermedim, verilecek bir cevabım yoktu açıkcası. Beni çok yakından tanıyormış gibi konuşması gerilmemi sağlıyordu.
Gözlerimi odada gezdirdiğimde siyahla döşenmiş bir odanın içinde beyaz olan tek detayın bir çerçeve olduğunu gördüm. Gözlerimin miyop olmasından ötürü resimde ne olduğunu anlamamıştım, gözlerimi kısarak sadece oraya yoğunlaştığımda yanımdaki beden bunu fark etmiş olacak ki ayağa kalkıp konsoldaki çerçeveyi çekmeceye koydu.
"Kimin resmi vardı orada?"
Beni duymamışcasına telefonu çıkarttı ve anladığım kadarıyla birine bir şeyler yazdı.
"Aç mısın?"
Tavana bakıyordum ve ses etmeden bekledim. Susmasını, gitmesini ve bitmesini.
"Aç mısın diye sordum Asena?"
Susacaktım, cevap vermek zorunda değildim.
"Delirtme insanı amına koyayım, sen köfte ekmek seversin aşağıdaki köfteciden alıp geleceğim."
Köfte ekmek mi, bayılabilirim.
"İçecek sevmezsin ama istersen çay alabilirim."
İçeçek sevmezdim, çaya bayılırdım. Bunu neden biliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurnaz
Narrativa generale"Kırmızı ışığı görebiliyor musun?" diye fısıldadı boynuma. Bu beni kendimden geçirmeye yetmişken elleri bellerimde dolandı ve daha kalın daha tok bir sesle fısıldadı. "Söyle Kurnaz, kırmızı ışığı görüyor musun?" Dilim ona itaat etmek istemezken beyn...