1

15.1K 828 729
                                    


Hikayenin sesli hali için https://youtu.be/hX4T8oCQTgw
Bağlantısından ulaşabilirsiniz.

Cennet, elinin altındaki tahtayı temizlendiğinden emin olduktan sonra her zaman yaptığı gibi yasladı duvara. Bıçakları birer birer dizdi önüne. Kurulama bezini buruşturup önlüklerin ve örtülerin üzerine bıraktı; hepsi eve, çamaşır makinesinde yıkanmak üzere gidecekti. Sabaha karşı ancak bitecekti işi, birkaç saat de ya uyur ya uyumazdı. Elli yaşını birkaç gün önce doldurmuş bedeninin, yaşının çok üzerinde bir yorgunlukla ihtiyarlaştığını düşünüyordu. Yaşıtlarının torun severek köşelerinde örgü ördüklerini düşününce yorgunluğunu da aldığı yaşın üzerindeki eskimişliğini de anlamakta zorlanmıyordu. Kırkında dul kaldığında on yaşında bir kız çocuğu, yirmisinde bir erkek çocuğu ve bir dünya borçla cebelleşmek zorundaydı. Rahmetli kocası bu iş yerini elin ağız kokusunu çekmekten bıktığı gerekçesiyle açalı birkaç aydan fazla olmamıştı. Masasından, duvarlarındaki boyalara; tezgâhından, lavabolardaki çeşme bataryalarına kadar senet imzalanarak, borçlanılarak bu hale getirilmişti. Kemal, tıp fakültesi ikinci sınıfta, Irmak henüz ilkokul çağındayken her şeyini de kocasıyla birlikte toprağa gömdüğünü düşünecek kadar çaresiz hissettiği günlerdi. Elinden tutan da, bu iş yerini adam edip borcu harcı toparlayan da Kemal olmuştu. Karşılığında ise istikbaline bir kibrit çakıp bir kez bile bunun lafını etmemişti. Onun yerine her zaman kendisi, bizim için hayatını berbat ettin diyerek günah çıkarıyordu. Günahı çıksın çıkmasın, oğlunun parlak bir geleceğinin olmamasının tek suçlusunun kocasız bir kadın olarak tek başına dik durmayı başaramamış olmasına veriyordu. Ve bütün bunları her hatırladığında derinden bir üzüntüyle direnci kırılıyor; olduğu yere oturası, hüngür hüngür ağlayası geliyordu. Kaybetmişlik kimini hırslandırır, başarıya iterdi kimini de Cennet gibi sarsıcı bir pişmanlıkla pes etmeye.

Ocağın, tezgâhın, ortadaki çalışma masasının temizliğinden emin bir de içeriyi kolaçan etti. Elemanı Çelebi, yalandan ortalığa bir süpürge vurmuş, masaları da yalap şalap silip toplamıştı. Sabah ilk iş salona bir paspas attıracaktı. Bir elinde çöp torbası; örtüleri, bezleri, önlükleri bastı içine. Askıdan paltosunu alıp evin yolunu tutmaktı niyeti. Arka taraftan bir tıkırtı gelmemiş olsaydı...

Sokağın kedileri, karınları acıktı mı mutfaktaki yemek kokularının sızdığı arka kapının önüne doluşurdu. Gece yarısına bir saat ya kalmış ya kalmamıştı, çöpçüler yığınlar halinde apartman önlerine doluşmuş çöp torbalarını toplamışlardı da geriye kalan ıslak, yapış yapış pis sulardan başka şey bulamayan kediler, her zamanki istikametlerine mi dönmüşlerdi yani? Tıkır tıkır... Sesler daha da kuvvetlenince kedilerden umudu kesti Cennet. Önce bir oklava aldı eline, sonra merdane, oklavayı bırakıp bir elinde merdane diğerinde az önce üst üste dizdiği bıçaklardan biri ile yanaştı arka kapıya. Şayet hırsız kapıyı açmayı başarırsa kafasına indirecekti sopayı, bıçakla da korkutacaktı. Çantası, az evvel askılıktan paltosunu alırken orada bırakılmamış olsaydı telefona ulaşıp Kemal'i... Gece gece çocuğu işinden alıkoymaya ne gerek vardı? Polisi arardı.

Gözü kara kadındı Cennet. Gençlik dönemlerini aciz, korunmaya muhtaç, çocukluktan kurtulamamış biri gibi geçirmişti. Rahmetli kocası Ali Rıza'dan sonra çocuklarının başında durması gerektiğinde birdenbire edinmemişti bu cevvalliği; onunla girdiği hayat mücadelesinde, Ali Rıza'nın naif kişiliğine karşılık güçlü olan taraf olabilmek adına zamanla değişime uğramıştı. Kapının önündeki debelenme benzeri gürültüyü, birinin boğazını sıkarken çıkardığı sese benzer boğuk sesi daha fazla içeride siper almış şekilde bekleyemedi. Yine de bir elinden bıçağını bırakmadan açtı kapıyı, içeriye kapıya yaslı bir çuval gibi yıkıldı Cemil. Yakası yünlü paltosunu gördüğü birkaç hafta öncesinden tanıdı. Bıçağını yere fırlattı ve adamın yanına eğildi. Gözleri yarı açık, baygınlıkla uyanıklık arasında perişan bir haldeydi. Üstünden başından ağır bir koku yayılıyor, günlerdir sokaklarda zor durumda olduğunu apaçık ele veriyordu. Hiç dökülmemiş gibi sağlıklı duran saçları ve gür bıyıkları yer yer beyazladığından değil de kirden grileşmiş gibi görünüyordu.

Sevda ÇıkmazıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin