Elimdeki salamlı yarım sandviç ile Zain'in yatağının yanında oturuyordum. Sayısı beş tane olan kabloları inceliyordum. Hangisi ile onu oyundan, hangisi ile dijitalden, hangisi ile hayattan koparırdım bilmiyordum ama bunu bulmak istiyordum.
Ayağa kalktım ve kabloların bağlı olduğu kutuya yaklaştım. Herhangi bir yerden ipucu bulmaya çalışsam da bulamıyordum. Ben de kabloların ucunu takip etmeye başladım. İki tanesi kafasının iki yanında bitiyordu, iki tanesi göğsünde ve bir tanesi kolunun iç kısmındaydı. Tahminlerime göre oyun ve dijitali sağlayan kablolar kafasında olanlardı, göğsünde olanlar zaten EKG makinesine bağlıydı ve kolunda olan ise yaşamsal faaliyetlerini düzenliyor olmalıydı.
Risk almalı mıydım?
Yardımın ne zaman geleceğini bilmiyordum, Zain ise burada sürekli acı çekiyordu. Aslında bakıldığında hangi kabloları çıkarmam gerektiği çok açıktı ama bu kadar kolay olabilir miydi? Okulda hangi sınavda bu soruyu sorsam hep önümdeki soruyu daha zor algılıyor ve yanlış yapıyordum.
Aniden gelen cesaretle kafasındaki iki kabloyu da söktüm. Söktükten sonra dakikalar boyunca hiçbir şey duymadım ve öylece kalakaldım.
Kendime geldiğim ilk anda ise kabloları elimden bıraktım ve odadan çıktım. Sakinleşmem ve verdiğim kararın sorumluluğu ile yüzleşmek için biraz kendime zaman vermem gerekti. İçeriden gelen EKG sesini duyuyordum. Buraya geldiğim zamandan daha farklı, yavaş fakat düzenli atıyordu ama olması gerektiği gibi attığını nereden bilecektim ki? Ben hukuk okuyordum tıp değil.
"Tamam." dedim kendi kendime. "Şimdi içeri girip ona bakmalıyım."
İçeriye adımımı attım ve ilk başta gördüğüm gibi orada yattığını gördüm. Ama daha sakindi. Bu iyiye işaretti.
"Başardım Zain." dedim. "Artık sadece gelmelerini beklemek zorundayız. Yiyeceklerimiz bitmeden çocukların buraya ulaşacağına eminim."
***
Flashback
"Liam, Niall, Harry ve Louis,
Tanıştığımızdan beri bana karşı kuşkularınız olduğunun farkındayım ve bir bakıma haklısınız da. Zain ile nasıl tanıştığımızı, nereden tanıştığımızı, birbirimizle ne işimiz olduğunu merak ettiniz fakat şu an hepsini yazsam bile bana inanmayacaksınız. O yüzden kısa keseceğim, bunu sizinle yüz yüze tekrardan konuşacağız.
Bu bir yardım çağrısı. Eğer iki gün sonra size yazdığım adreste beni bulamazsanız ya da size çok mutlu bir haberi-Zain'i bulduğum haberini- vermek için aramazsam bilin ki beni tuzağa düşürmüş olacaklar. O zaman size yazdığım ikinci adrese Zain'i ve beni kurtarmaya gelmenizi istiyorum. Kaybolduğumu anladıktan kısa bir süre sonra o adresi teyit edici bir mesaj aldığınızda zaman kaybetmeden oraya gelin. Ama eğer farklı bir adres yazıyorsa mesaj gelen numaraya kendiniz hakkında sadece Zain'in bilebileceği sorular sorun. Doğru yanıtları verdiği takdirde o adrese gidin, vermediği takdirde kağıttaki adreste bizi arayın.
Hızlı olun, lütfen.
Sharon"
Çocuklar için yazdığım mektubu göndermek için bir postaneye gelmiştim. Bay Willson'a güvenmiyor olmak hakkımdı ve bunun için kötü hissetmiyordum, onun da bunun farkında olduğunu biliyordum. İleride olası her hamleyi düşünmeli ve ona göre hazırlanmalı idim, Zain'i kurtarmaya bu kadar yaklaşmış iken hem onu hem de benim hayatımı sağlam kazığa oturtmalı idim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•idratherbeastalker•zm
Fiksi PenggemarBir beyaz atlı prens yerine beyaz konsollu prensesin hikayesi. Bir bilgisayar oyununa hapsedilmiş adam ve ona yardım etmek için son zamanlarda fazlaca yalan söylemeye başlamış bir kız. Bütün tehlikeyi atlatıp adamı kurtaracak mı? Yoksa onun da sonu...