Bekleyiş sürüyor ve ne zaman sonlanacağı bilinmiyordu. Doktoru her yakaladığımızda yeni sorularla onu karşılıyor, bazen olumlu bazen olumsuz yanıtlar alıyorduk fakat şimdilik olumsuz yanıtlar bile bizi üzmüyordu. Çünkü aldığımız en kötü olumsuz cevap bu hafta içinde uyanmış olmayacağıydı. Biz burada beklemek için vardık.
Çocuklar bana anılardan bahsediyorlardı. Liam gündüz istifa etmek için işe gitmişti, artık o adamları sadece mahkemede göreceğini söyleyip kendini daha da hırslandırıyor idi. Harry benimle daha fazla konuşuyordu, Louis yemek ve su getirmek dışında yanımızdan asla ayrılmıyordu, Niall ise Zain uyanınca gerçekleştireceği planı ile beni sinirlendirmeye çalışıyordu. Koridordaki koltuklarımızdan sadece temel ihtiyaçlar için ayrılıyorduk.
Niall'ın planı Zain ile Las Vegas'a gidip orada bir hafta sonu geçirmekti. Ben olmayacaktım, çocuklar gelmeyecekti ve sadece ikisi kendi deyişiyle "gecelere akacaktı". Belki de bizi erkenden arayacaklardı belki kumar borcunu ödeyemedikleri için, belki de alkolden bayıldıkları için... Ben ise ona Zain'in beni özlediği için arayacağını söylediğimde bana beni özlemeyeceğini çünkü orada benden milyonlarca olduğunu söylemişti. Bunun sonucunda Louis'den dayağı yedi fakat akıllanmıyordu.
Hastanedeki görüş açımıza dört kadın ve bir adam girdiğinde onların yüzlerinin ne kadar tanıdık geldiğini düşündüğüm an kimler olduklarını fark etmiş ve oturduğum yerde dikleşip daha sonra ayağa kalkmıştım. Haberlerde birkaç kere gördükten sonra aşina olduğum o kadın yüzü tam karşımda duruyordu. Gözleri şişmiş ve belki de uykusuzluktan çevresi morarmıştı. Yorgun görüntüsüne rağmen bize gülümseyen bir suratla bakıyordu. Sadece o değil, yanındaki üç kadın ve adam da aynı derecede yorgun ama umutla bakıyorlardı.
Bir söz vermiştim ve o sözü tuttum. Fotoğrafta gördüğüm o ümitsiz gözlere umudu tekrardan aşılamıştım.
"Hoşgeldiniz." dedi Harry ve hepsine sırayla sarılmaya başladı. Onun arkasından çocuklar da sarılırken ben daha ilk tanışmamız olduğundan biraz çekingen duruyordum. Diğerleriyle selamlaşma faslı bittiğinde yeni gelenlerin hepsi bana döndü.
Suratıma bir gülümseme kondurdum.
"Hoşgeldiniz." dedim ve hepsine elimi uzattım. "Ben Sharon. Zain'in bir arkadaşıyım." diye ekledim.
"Yakın bir arkadaşı." diyerek beni tamamlayan Niall'a onlar gülerek karşılık verseler de ben gülümseme içindeki iki kızıl topla ona bakmıştım.
"Ben Trisha, Zain'in annesiyim. Bu Yaser, benim kocam ve Zain'in babası. Bunlar da kız kardeşleri Doniya, Waliyha ve Safa." diyerek hepsini tanıttı. Bana söylenilen her isimde o kişiye bakıyor ve karşılıklı gülümseyerek selamlaşıyorduk.
"Tanıştığıma çok memnun oldum." dediğimde annesi bana sıkıca sarıldı.
"Teşekkür ederim." dedi. Sesinden içinde tuttuğu duygunun dışarı vurulduğunu anlamıştım. "Harry bana her şeyden bahsetti. Bize yardım ettiğin için teşekkür ederim."
Bana sarılmayı bıraktıktan sonra ellerini iki koluma yerleştirdi ve tam olarak yüzüme bakıyordu. Onun minnettarlığı benim mahcubiyetim ile birleşmişti.
"Ben yapmam gerekeni yaptım." dedim.
Oturması için ona kendi yerimi gösterdim. Çocuklar ve ben ayakta kalıp onların oturmasını sağladık.
"Durumu nasıl?" diye sordu babası.
"Şu an içeride, her gördüğümüzde doktora soruyoruz. İyi ve tedaviye hızlı yanıt verdiğini söyledi. Böyle giderse çok uzun süre kalmayacakmış fakat yine de kesin bir tarih veremiyorlar." dedi Liam. Yaser ise başıyla onu onayladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•idratherbeastalker•zm
FanfictionBir beyaz atlı prens yerine beyaz konsollu prensesin hikayesi. Bir bilgisayar oyununa hapsedilmiş adam ve ona yardım etmek için son zamanlarda fazlaca yalan söylemeye başlamış bir kız. Bütün tehlikeyi atlatıp adamı kurtaracak mı? Yoksa onun da sonu...