Sabah gözlerimi aşağıdan gelen anahtar ve kapı açılma sesiyle açtım. Trevor gelmiş olabilir miydi?
Yataktan kalktım ve koridorda yürümeye başladım. Kısa bir süre sonra koşan ayak sesleri ve gözlerimin önüne gelen birkaç adamla uyku sersemliği yüzünden duraksadım. Ancak bu adamlardan biri bana sarıldığında onların çocuklar olduğunu ve bizi kurtarmaya geldiklerini fark ettim.
Bana sarılan Louis olmuştu.
"İyi misin?" diye sorduğunda içimde hissettiğim güvende olma hissi ile yüzüme geniş bir gülümseme yayılmıştı. Onu kafamla onayladım.
"Hiç bu kadar iyi olmamıştım." dedim ve kolunu enseme atmış Louis ile beraber diğerlerinin yanına ilerledik. Harry şaşkınlıkla Zain'in bulunduğu odanın kapısına yaslanmış duruyor, Liam elindeki telefonda ambulans çağırıyor, Niall ise ağlıyordu.
Louis'e dönüp baktığımda başardığımın resmini daha somut bir şekilde gördüm.
"Dün akşam onunla olan iletişimleri kesmek için bu kabloları çıkardım. Sadece onun için önemli olanlar kaldı." dedim. "O zamandan beri gayet kalp ritmi ve nefesi düzenli ama buraya ilk geldiğimde çok düzensizdi. Belirsiz aralıklarla hızlanıp yavaşlıyordu. Onun dışında görünüş aynı böyleydi. diye açıklamaya devam ettiğimde Liam beni dinledikten sonra söylediklerimi telefonda hastaneye iletti.
"Sana inanmadığım için özür dilerim." dedi Harry gözlerini Zain'in üzerinden ayırmadan.
"Sorun değil. Haklıydın." dedim fakat ben ona dönüktüm ve ona bakıyordum.
"Bir daha asla onu göreceğime inanmıyordum." dediğinde burnumun direğinin sızladığını hissettim. Louis, Harry'nin sırtını sıvazlamıştı.
Çok sevdiğim, her anımın beraber geçtiği birini kaybetseydim ne kadar üzüleceğimi tahmin edemiyordum. Bir de üzerine ondan tamamen ümidi kesmişken bir anda karşına çıkması vardı. Zain de çevresindeki kimse de bunu hak etmemişti.
"Gerçekten..." dedi Niall hıçkırdıktan sonra. "Sana teşekkür ederim." dediğinde "mmm" deyip dudak büzerek ona sarıldım.
"Asıl ben size teşekkür ederim. Siz olmadan buradan çıkamayacak idik." dedim. "Ama çocuklar buradan çıkmamız gerek eğer o şerefsizler bir şeyleri hissederse hepimizi buraya kilitleyip giderler valla."
Niall hafifçe güldü ve diğerleri de beni onaylarcasına kapıya yöneldi.
"Siz Sharon'ı alın ben ambulans gelinceye kadar Zain ile burada kalacağım." dedi Harry ve biz de ona bir şey demeden dışarı çıktık.
"Sen gerçekten akıllı bir kızsın." dedi Liam biz aşağıya inerken.
"Başkası yerinde olsaydı bu kadar iyi yönetemezdi bu durumu ama baksana hepsini tek başına başardın." diyerek onu tamamladı Louis. Sözleri beni utandırıyor olsa da herkeste olacağı gibi hoşuma da gidiyordu.
"Teşekkür ederim." dedim ve Niall'a daha çok sarıldım.
Diğerlerinden daha çok cana yakın ve asla yaşlanmayan iyi bir ruha sahip olduğunu hissediyordum. Üzgün bir duygu durumunda olduğunuzda hiçbir şey yapmadan yanında sakinleşeceğiniz bir insandı.
Mesela Liam diğerlerinden daha ciddi gözüküyordu, durumu diğerlerinden daha çabuk toparlıyordu ve onları düzgün tutuyordu. O da bütün sıkıntılarınızı anlattığınızda size en iyi tavsiyeleri verecek kişiydi.
Louis, sizi bir ağabey gibi kollardı. Sırtınızı ona yaslardınız ve o her zaman arkanızda dururdu.
Ama Harry'i bilmiyordum. Sadece kolay kolay güvenemeyen bir insan olduğunu anlayabilmiştim. Onunla konuşmalarımız o kadar sınırlıydı ki diğerlerinde yaptığım gibi tahminde bile bulunamamıştım. Yine de artık bunun değişeceğini düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•idratherbeastalker•zm
FanfictionBir beyaz atlı prens yerine beyaz konsollu prensesin hikayesi. Bir bilgisayar oyununa hapsedilmiş adam ve ona yardım etmek için son zamanlarda fazlaca yalan söylemeye başlamış bir kız. Bütün tehlikeyi atlatıp adamı kurtaracak mı? Yoksa onun da sonu...