"Jooheon!"
Bacağımı tutarak zorlukla arabaya bindim. Minhyuk Hyung'un bana seslenmesi hala kulaklarımda yankılanırken çok geçmeden arabaya binmiş ve yanımda yerini almıştı. Kapıyı kapattığı gibi Hoseok Hyung vakit kaybetmeden gaza bastığında acıyla inledim.
"Vuruldun mu aptal?!"
"Ah siktir.. Canım yanıyor."
Minhyuk Hyung camdan dışarı baktıktan sonra elindeki çantayı ön koltuğun üstüne attı.
"Elini çekme sakın."
Hoseok Hyung arabayı kullandığı için yaralı dizime bakamıyordu. Peki ya Minhyuk Hyung? O umursamıyordu. Yalvarır gözler ile ona baktığımda oflayarak elimi tuttu.
"Minhyuk elini çekmemesini söyledim."
"Kurşun varsa ne olacak?"
"Bu durum babamın hoşuna gitmeyecek."
Adamların bizi arkadan takip ettiğine yemin edebilirdim. Ama şuan iki abimde bunu umursamadığı için bende umursamıyordum.
Son haftalarda aklımızda olan tek şey ön koltuktaki çantanın içinde duran takılardı. Nesillerdir ailemizde olan bu takıları amcamız olacak o şerefsizden çalmak zorunda kalmıştık. Kendisi babamın üvey kardeşiydi. Bu yüzden bu takılar o ve onun çocuklarına değil, babama, ondan da bize geçmeliydi. Ama inatçı biriydi amcam. Bize vermediği için gizlice almak zorunda kalmıştık.
Adamlarının beni silahla vuracak kadar acımasız olacağını tahmin etmemiştim. Üveyde olsa aileden sayılırdı. Ben onun yiğeniydim.
"Agh hyung acıyor!"
"Bağırmasana aptal."
Minhyuk Hyung koltuğun yanında duran kuru mendillerin hepsini çıkarıp kanayan dizime bastırdıktan sonra elimi eski yerine koydum.
"Bu kadar yavaş olmasaydın vurulmazdın."
"Söylenmeyi kes Minhyuk. Çocuğun bir suçu yok. Sen babama haber ver."
"A-ah tabii, bakalım babamız biricik oğlu için üzülecek mi?"
İmalı bir şekilde konuştuğunda yutkundum. Bu kurşun beni öldürmez ama babam kesin öldürürdü.
Minhyuk Hyung babamı aradıktan sonra sesi dışarı verdi.
"Hallettiniz mi?"
"Evet. Kolay oldu."
"İyi. Vakit kaybetmeden takıları buraya getirin."
"Tamam. Ama bunu söylemek için aramamıştım."
".. Konuş."
Minhyuk Hyung bakışlarını bana çevirdiğinde alt dudağımı dişlerim arasına aldım. Olayı abartmadan sindire sindire söylerse işim kolaylaşabilirdi.
"Jooheon vuruldu."
"Aptal.."
Bir silah ile vurulmamın bu kadar normal karşılanması bir yana, sesi sert gelmemişti.
"Ciddi mi?"
"Bana sorarsan hayır. Sadece bacağından vuruldu."
"Ciddi değil mi? Canım şuan çok acıyor." diyerek mendil topunu daha çok bastırdım yarama.
"Kapa çeneni küçük."
"Eve gelin."
"A-ama yaram..?"
"Hastaneye gidersen mermi yüzünden polislere haber verilir ve başımız belaya girer. Doktoru arayın, o gelsin eve."
"Tamam baba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
『ONE DAY』// {JooKyun}
FanfictionBabası kaçakçı olan ve lüks bir hayat süren Lee Jooheon, ailesinden farklı bir yol çizer kendine. Onunla benzer bir kaderi paylaşan Im Changkyun ile birlikte yalan ve suçtan kaçarak yeniden başlarlar hayatlarına. Main Ship : JooKyun Side Ship : Hyu...