Şaşkınlıkla gözlerine bakarken elimle oturduğum minderin kenarını sıkıca tutuyordum.
''Her neyse. Suçu üstüme alacağım, buradan çıkacaksın.''
''Hayır! Aptal mısın sen?'' İlk defa böyle hissediyordum; şaşkın, öfkeli, minnettar, üzgün...
Ne diyeceğimi bilmiyordum, tek bildiğim benim için kendini feda etmesine müsaade etmeyeceğimdi. Buna izin veremezdim, o kim oluyordu ki bana yardým ediyordu?
''Anlamıyorum... Ölümcül bir hastalığın mı var?'' Eğer öyleyse bile buna izin veremezdim.
''Sana soru sormadım, cevabın benim yapacaklarımı değiştirmeyecek.''
''Benim adıma karar alamazsın tamam mı?! Hem sen düne kadar benden nefret ediyordun, şimdi ne değişti?''
''Bunun artık bir önemi var mı sence?''
Oturduğum yerden hızla kalkıp karşısına geçtim.
''Ayağa kalk ve bir kere olsun her şeyi detaylıca anlat.''
Yavaşça ayağa kalktı ve yanımdan geçip yürümeye başladı. Merdivenlere doğru ilerlediğini gördüğümdeyse koşar adımlarla arkasından ilerleyip kolunu tuttum. Kolunu kıvrak bir hareketle benden kurtarıp bağırmaya başladı.
''Bana engel olamazsın Rose, anla şunu!''
Daha da sinirlenmesinden korkuyordum fakat yine de pes etmeyecektim. Bu sefer eğilip bacağına yapıştım.
Ne yaptığımı şaşkınca izliyor, aynı zamanda öfkeli öfkeli soluyordu.
''Ne yapıyorsun kızım sen?''
''Tamam, bir anlaşma yapalım.''
''Yapacağımı kim söyledi?''
Bacaklarımdaki tozu silkeleyip ayağa kalktım.
''Anlaşma yapmazsak müdürü benim öldürdüğümü söylerim. Birimiz mezarda, birimiz de hapishanede oluruz.''
Derin bir nefes alıp ''Ne istiyorsun?'' dedi.
Aklımda bir anlaşma falan yoktu. Ona engel olmak için aklıma ilk gelen şeyi söylemiştim ve şu an ne diyeceğimi bilmiyordum.
Salak salak işler yaparsan böyle olur işte.
İç sesimin bana yardım etmesi gerekirken sanki benden bağımsız biriymiş gibi düşünmesi sinirlerimi bozuyordu, tekrardan aklıma gelen ilk şeyi söyledim Arlo'ya.
''Yarın sabaha kadar burada kalalım. Sabah olduğunda istediğini yap tamam mı?''
Pek de ikna olmamışçasına bir bana, bir de demir kapıya bakıyordu. Birkaç saniye süren bu bakış bana oldukça uzun gelmişti.
"Lütfen..."
Hiçbir şey söylemeden yavaşça başını salladı ve tekrar eski yerine doğru ilerledi.
Uzun bir sessizlikten sonra gözlerimi Arlo'ya çevirdim.
"Öleceğinden nasıl bu kadar eminsin?"
Sorduğum soruya cevap vermedi, gözleri tavana bakıyordu.
"Tek isteğim yıldızları, ayı ve güneşi saatlerce seyretmek."
"Madem öleceksin, öyleyse her şeyi anlat. En azından bilmiş olurum."
Ona karşı düne kadar hiçbir şey hissetmeyişime şaşırıyordum. Belki de dost olabilirdik, arkadaş veya düşman.
Arlo ile geçen zaman boyunca hiçbir şey olamamıştık. Şimdiyse büyük, karanlık bir odada kaderimizin sonuçlarıyla yüzleşmeye hazırlanıyor; belki de ufacık bir umut arayıp onu değiştirmek için hayaller kuruyorduk. En azından ben kuruyordum.
![](https://img.wattpad.com/cover/218455287-288-k678669.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kolej
Teen FictionÜlkede çıkan salgın sebebiyle belirsiz bir zaman sürecinde okullarında mahsur kalan bir grup öğrencinin gizem, şehvet ve intikam dolu hikayesi. (Kitap devam ediyor) *Kitapta küfür ve cinsel sahneler bulunuyor*