[11]

231 18 9
                                    

< IremnurGven >
Meri'nin ağzından 

Rose'a su ve uyku ilacını verdikten sonra tekrar Jess'in yanına, odaya çıktım.

Rose bu durumdayken Jess'in daha yeni tanıdığı bir erkek için böylesine üzülmesine anlam veremiyordum. Kuzeni şu an gözetim altındaydı ve belki de katil damgası yiyip yıllarca hapis yatabilirdi.
Jessica'nın bu düşüncesizliğini gözardı etmeye çalışıp tekrar Rose'u düşünmeye başladım. Neden benden uyku ilacı istemişti ki? Kendine kötü bir şey yapmaya çalışması imkansızdı çünkü ilaç kutusundan yalnızca bir paketini vermiştim ona. Paketteki altı uyku ilacı ile başarılı bir intihar girişimi gerçekleştiremeyeceğini kendisi de biliyor olmalıydı. Bu düşünceyle kendi kendime gülümseyip odanın kapısını açtım.

"Jess? İyi misin?" Yatak odasından gelen hıçkırık sesleri hâlâ ağladığının sinyalini veriyordu.

"Jason neden bir anda böyle oldu Meri? Neden?!" Ağlaması daha da şiddetlenirken yatağının kenarına oturup ona sarıldım.

"Bilemiyorum tatlım, belki de bugün annesinin ölüm yıl dönümüdür."

Burnunu çeke çeke benden ayrıldı ve ağlamaktan kızarmış gözlerini bana çevirdi.

"Emin misin? Gerçekten mi?"

Onun daha fazla üzülmesini istemiyordum fakat yalan söylemek de istemiyordum.

"Bilmiyorum dedim ya güzelim, bunu yarın kendisine sorarsın."

Cümlemi bitirir bitirmez Jess tekrar ağlamaya başladı.

Aptal Meri!

İç sesime hak verip kendime kızdım. Neden böyle söylemiştim ki şimdi?

Jess'e ne desem fayda etmiyordu artık, hiçbir şey yiyip içmiyor ve konuşmuyordu.
Bu durum sinirlerimi daha da gererken yapmam gereken tek şeyin ona da uyku ilacı içirmek olduğunu biliyordum. Rahatlamaya ve Jason gelene kadar uykuya ihtiyacı vardı.

Oturma odasındaki su şişelerinden birinin içine birkaç tane uyku ilacı atıp çalkalamaya başladım. Bu yaptığım hepimiz için en iyi şeydi. Jess bitkin düşmeyecekti, ben kendimi tam olarak Rose'u kurtarmak için düşünmeye odaklayabilecektim. Su ile ilaç iyice karıştığında Jess'in yanına tekrar gittim ve su şişesinin kapağını açtım.

"Su iç biraz, yüzün çok solgun görünüyor."

"İstemiyorum Meri."

"Sana ne isteyip istemediğini sormadım, iç." Sesimin yüksek ve kaba çıkmasını ben istememiştim ama artık gerçekten sinirlerim yükseliyordu.

Jess hiçbir şey söylemeden düz bir suratla elimdeki şişeyi alıp kafasına dikti.
İstemiyorum demişti fakat susadığı tüm şişeyi bitirmesinden belliydi.

"Güzel, şimdi biraz dinlen. Ağlama artık. Ben biraz dışarı çıkacağım."

Jess'in uykuya dalmasını beklemeden yatakhaneden çıkıp kendimi ormana atmıştım. Bugün Jess ile ilgilenmekten arta kalan tüm zamanımı müdür yardımcısına yalvarmakla geçirmiştim. Rose'un hiçbir suçu olmadığına dair emin olduğumu ve ona her konuda güvenimin tam olduğunu söylesem de hiçbir fayda etmemişti.

Müdür yardımcısı o kadar öfkeli ve ne yapacağını bilemez bir haldeydi ki; gelecek olan polis helikopteriyle birlikte bir an önce Rose, Arlo ve müdürün cesedinin buradan götürülmesini istiyordu.

Bu kadar şey dün geceye nasıl sığmıştı anlamıyordum? O görüntüleri kim, nasıl çekebilmişti. O an o olayların yaşanacağını kim, nereden bilebilirdi ki?

KolejHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin