!İlk kısımdaki düşünceler yalnızca Jimin'in bakış açısını daha iyi anlatmak için yazılmıştır. Kimse hedef alınmamakta ve görüşüne yorum yapılmamaktadır.!
Lana Del Rey / Million Dollar Man
You've got the world
But baby, at what price?.
.Tanrının varlığına inanmayı henüz okula bile başlamamışken bırakmış biriydim. Herkesin inancı kendineydi ama o zamanlar anneme sürekli bahsedilen yaratıcının benim için inanması zor bir şey olduğunu söylediğimde, beni birkaç gün odama kilitlemişti. Hapis geçen günlerimde de farklı papazları evimize kadar getirip, kapının dışından bana yüce olarak gördükleri soyut kavramın kendilerince güzelliklerini, hemen ardından da içlerinde hissettikleri boyun eğme duygusuyla bağlı kaldıkları dini anlattırırdı. Her gün papaz bana onları anlatırken annem de yanında olur, hatta bazı kısımlarda çok içerlenip ağlardı.
Bense genelde bana sorulan soruları cevaplamayıp, masamdaki nota kağıtlarından uçak yaparak yarıştırırdım.
İnsanların çoğunun pasif kalma psikolojisiyle var olduğunu düşündüğüm ilk seferdi. O zamanlar bunları düşünmeye aklımın ermesi ayrı bir konuydu fakat, saçmaydı işte. Sadece inanç yoluyla yücelttikleri tüm bu şeyler bana saçma gelmişti çünkü kapıdaki papazların hiçbirine 'kendi yarattığım dünyayı geç hissettiğim şeylere bile inanmazken, anlattığınız her şey masal kitaplarımı tekrar sorgulamama neden oluyor efendim.' diyememiştim. Deseydim eğer, beni bir yerlere tıkacaklarından emindim.
Günahlar, sevaplar, kurallar, emirler. Buna tam olarak kim karar veriyordu ki?
Beni ilgilendiren her meseleye şahsen ben karar vermeyi tercih etmiştim. Uygulamaya geçmesi biraz sürmüştü ama bu konumuz dahili bir mesele gibi görünmüyordu.
İnsanların düşüncelerine de önce kendime olan saygımdan önem vermiş, üstü kapalı olarak kendimi belli etmiştim. Günah olduğu iddia edilen her eylemi dibine kadar yapmam, beni cehennem ateşinde değil de hazzın kolları arısında yakıyor gibiydi. Yaptığım hiçbir şeyden pişman olmamıştım ve eğer inançlı biri olsaydım günahları yine seve seve işleyeceğimi biliyordum.
Varlığına hiçbir şekilde inanmadığım dinleri bir kenara bırakıp, çok düşük de olsa bir ihtimal var olduğunu düşündüğüm tanrıya gelecek olursak, yarattığı her insanın kendisini saf yollarla bulmasını sağlamalıydı. Şayet beni ateye yaktın kılan şey, onu tamamen kendince yorumlayan yarattıklarıydı.
Şimdi ise bir kenara geçip, her bir düşüncem için ben yanarken yapacağı partiyi, şeytanlarıyla organize etmeye başlayabilirdi.
Apartmanın kapısından girdiğimizde yanmayan ışıkla elektriklerin gittiğini anlamıştım. Hala bileğimde olan eli beni kör karanlıkta merdivenlere çekiştirirken, cebimdeki anahtarı bulmaya çalışıyordum. Sigaranın da getirisi yorgun ciğerlerimizle nefes nefese sonunda ulaşmayı başardığımız katta hızımızı hiç kesmeden kolayca açtığım kapıdan içeri süzüldük. Heyecanlı olmam anahtarları karıştırmamı ya da yere düşürmemi falan gerektirmiyordu herhalde?
Ayakkabıları öylece bıraktığımız aceleci saniyelerden sonra ardımızdan kapattığı kapıyla anlamsız bir sakinliğe bürünmemiz saçmaydı. Sanki alelade bir kabustan uyanmışız da kendimize geldiğimiz gibi ne gördüğümüzü hatırlamıyormuş gibiydik. Düzene giren nefeslerimizle kapının önünde dikilmeyi bırakıp, anlaşmış gibi aynı anda adımladık. Sonra Yoongi beni geçip, kasetçaların önünde durdu. Şarjlı çalıştığını önceden fark etmiş gibi düğmesine basıp bir süre oyalandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
xôxô' ¦ yoonmin ✓
Fanfic90's au / switch! . ve biz; birbirimizde kullanmak için dudaklarımızla ıslattığımız ojeli parmaklarımızı, dünyaya sallayacağız. . iki bin on dokuz, haziran.