The Young Professionals / Video Games
They say that the world was built for two
Only worth living if somebody is loving you
And, baby, now you do
.
.Evden çıkıp yürümemizin üstünden neredeyse on beş dakika geçmişti. Bana hırkayı giydirmesinin ardından şimdiye kadar geçen zamanda bir iki cümle dışında bir şey konuşmayıp, daha çok kendimize gelmeyi beklemiştik. Konusu açılmasa da evdeki yaşananlar ikimizi de saçma şekilde etkilemişti ve ikimiz de bu kadar kolay yenilmeyi kendimize yediremiyor gibiydik.
Kafam önümde, serçe parmağım hala onunkine sarılıyken bir anda durmasıyla afalladım. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm yer bana yabancı değildi ama Yoongi'nin beni randevu için buraya getireceğini asla beklemezdim.
"İşte geldik."
Beni oyun salonuna getirmişti.
Her şeyi bekliyordum; sahil, canlı müziğin olduğu bir kafe ya da bir disko bile olabilirdi fakat asla oyun salonuna geleceğimizi düşünmemiştim. Tanrım, onun bu mekanı biliyor olması bile dışarıdan garip gözüküyordu ve beni getireceğini düşünememiş olmam benim sorunum değildi.
"Eğer beğenmediysen başka bir yere de gidebiliriz tabii. Sadece eğleniriz diye bura-"
"Yoongi kapa çeneni. Şuan istediğim tek şey oyunları kazanıp senin götünü tekmelemek."
Beni ağzım beş karış açık bir şekilde önümdeki mekana bakarken görünce sanırım beğenmediğimi düşünmüştü. Başımı ona çevirdiğimde zaten bana bakıyor olduğunu görmek güzeldi.
O an için yapabileceğim en iyi şeyi yaptım çünkü minik sohbetimiz burada sona ermişti ve bana başka bir cevap vermeyeceğinden emindim. Ben de gülümsedim. Gözlerim kısılana, gamzem çıkana ve öndeki çarpık dişlerim kendini belli edene kadar; kocaman gülümsedim. Saklama gereği bile duymadan, dünyadaki en kusursuz şey benmişim gibi parlayan gözlerinden gülüşümü sevdiğini anlayalı çok oluyordu.
Yüzüne yerleşen ve gittikçe büyüyen tebessümüne kapılıp ona şimdi yapışmak istemediğim için, serçe parmaklarımız yerine tüm parmaklarımızı içi içe geçirdim ama biraz duraksamam gerekti. Onun da benimle aynı şeyi düşündüğünü biliyordum. Öylece durup ellerimize baktık sadece. Benim sevmediğim minik parmaklarım onun büyük ve kemikli ellerinin arasında yok oluyordu.
Bunun bizde yarattığı etkiyse, nefesimizi kesmek için yeterliydi.
Daha fazla bekleyemedim. Gözlerine son kez bakıp onu mekana çekiştirdiğimde elimi daha sıkı tutarak beni takip etmişti. Kapısından girdiğimizde geçtiğimiz kırmızı ışıkla aydınlatılan, merdivenli dar koridorun yıpranmış duvarlarında neredeyse boşluk kalmayacak kadar çok poster ve afiş asılıydı.
Tutamadığım gülüşlerimle birlikte geri geri, ona bakarak çıktığım merdivenleri, Yoongi düşeceğimle ilgili söylenerek çıkıyordu. Yine de sallanan omuzlarını durduramıyordu ve boştaki eli beni tutmak için hazır bekliyordu.
"Düşeceksin şimdi. Hey! Dikkatli ol." Ayağım takılsa da son anda toparlamıştım ama bu kedi kılıklı aptal herif o kadar pimpirikliydi ki kendimi incittim mi diye bakıyordu.
Sakin bir sesle "E ama bebeğim, tuttun beni." dediğimde belimdeki eli sıkılaşmış son basamağı daha güvenli olduğuna inandığım şekilde basmamı sağlamıştı. "Hadi gel jeton alalım. Buraya gelmeyeli o kadar uzun zaman oldu ki küçücük bir çocuk gibi heyecanlandım resmen Yoongi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
xôxô' ¦ yoonmin ✓
Hayran Kurgu90's au / switch! . ve biz; birbirimizde kullanmak için dudaklarımızla ıslattığımız ojeli parmaklarımızı, dünyaya sallayacağız. . iki bin on dokuz, haziran.