Hyunjin'den
Her yerim sızlıyordu. Bacaklarım yorulmuş ve nefesim kesilmeye başlamıştı. Ama eğer canımı kurtarmak istiyorsam koşmalıydım.
Nereye koltuğunun veya nerede olduğumun farkında değildim. Belki de bilmediğim bi yerdeydim.
Sadece koşuyordum. Ormanın içinde koşuyordum.
Arkamdan gelen silah sesiyle mümkünmüş gibi daha hızlı koştum. Onların ayak seslerini ve bağırışlarını duyabiliyordum.
Neden kovalandığımı, neden peşimde olduklarını bilmiyordum. Sadece beni öldürmek istiyorlardı.
Öldüresiye dövmüşlerdi. Her yerimde morluklar vardı ve inanılmaz canımı yakıyorlardı.
Eve bir anda girip annem ve babamı öldürmüş ve beni dövmeye girişmişlerdi. Bir şekilde boş anlarını yakalayıp kaçmış ve bu ormana girmiştim.
Olabildiğince hızlı koşuyordum. Karşıma birden kocaman olmuş otlar çıkınca hızımı alamayıp çarptım.
Dikenlerin batmasını beklerken yere düştüm. Kafamı kaldırıp etrafıma baktım.
Otlar küçük bir mağara oluşturmuşlardı.
Hızlıca çarptığım yerdeki otları düzeltirken adamların sesini duydum.Korkudan en köşeye çekilirken otlara değmemeye dikkat ettim. Sesler giderek yaklaşırken nefesimi düzene sokmaya çalıştım.
Adamların sesi otların önünden gelince nefesimi tuttum. Ayaklarını görebiliyordum. Gözlerimi sımsıkı yumdum.
Neden koca ormanda burda durmuşlardı ki?!
Hareket etmedim. Eğer birisi bir adım daha atsa beni bulurdu. Gözlerimi yavaşça açtım.
"Herkes etrafa dağılsın! Çok fazla uzaklaşmış olamaz!"
Silah sesi duydum. Çok yakından gelmişti. Yerimde zıpladım. Ve ses çıkarmamak için elimi ağzıma kapattım.
Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı. Çok korkuyordum. Beni bulmamaları için deli gibi dua ediyordum.
Telefon sesi duydum. Birini arıyorlardı.
"Patron... Kadın ve adamı hallettik. Ama çocuk kaçtı. Ne yapalım?"
Telefondan bağırışlar geldi. Ne dediğini anlayamıyordum.
"Tamam oraya gidiyoruz."
Adam mahçup sesiyle telefonu kapattı.
"Gidiyoruz. Güzelce dövdüyseniz fazla hayatta kalamaz diyor."
Adamlar geldiğim yoldan geri dönmeye başladı.
Bir süre bekledim. Kimsenin kalmadığına emin olduktan sonra elimi ağzımdan çektim.
Dizlerimi kendime çekip ağlamaya devam ettim. Daha bir kaç saat öncesine kadar her şey çok güzeldi.
Şimdi ne annem vardı ne babam. Gidecek hiç bir yerim yoktu. Ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Canım acıyordu ve üşüyordum.
Kafamı kaldırıp kollarıma baktım. Morluklarla kaplıydı. Tişörtümü kaldırıp karnıma baktım. Kollarımdan farkı yoktu.
Elimi sızlayan dudağıma götürdüm. Elime kan bulaşmıştı. Diğer elimi acıyan kaşıma götürdüm. Yine kan vardı. Yanağımda koca bir yara vardı. Her yerim sızlıyordu. Bunların kötü bir kabus olmasını diliyordum.
Saatime baktığımda saat daha öğlen ikiydi. Biraz daha burda kalmaya karar verdim. Gözlerimi kapatmak istiyordum ama her kapatışımda o silah sesleri kafamda yankılanıyordu. Annem ve babamın yere devrilişleri gözümün önüne geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pequeño Prisionero // Hyunmin ✓Tamamlandı✓
Fanfic"Adam öldü ve oğlunun bi bok bildiği yok. Ne yapacağım onunla?"