Prenses Chaeyoung
Burada günlerimiz geçti,hiçbir şekilde rüyalarım peşimi bırakmadı. Ve ben nedense artık bu zamanlara çok yaklaştığımızı hissediyorum.
Korkuyorum,gerçekten ona karşı birşeyler hissediyor olabilirdim ve onunda bana birşeyler hissettiğini fark edebiliyordum. Aşk bu kadar kötü olmamalıydı. Ben hayatım boyunca bir saraya kapanıp kalmıştım. O saraydan çıktığımda ise ilk defa birine birşeyler hissetmiştim. Fakat sonumuzun kötü olması,asla mutlu olamayacağımız büyük bir haksızlıktı.
Bunları düşündükçe enerjim çekiliyordu. Eski ben ölmüştü resmen. Bilmemek daha iyiydi belki de. Düzelteceğim şey ne? Ne testi bu? Ben sadece mutlu olmak istiyorum. Hiçbir zaman insanlardan uzak olmak istememiştim,bunu fark ettim geçen zamanlarda.
Acı kaderime lanet ediyorum. Kendi ölümümü görmüştüm ama çok belli değildi. Nasıl öleceğimi bilmiyordum sadece ölü bedenimi görmüştüm. Ben ölünce acıyı hissedemeyecektim ama o... O hayatta kalıp acı çekecekti. Ben bilmek istiyorum. Asıl sonumuzu bilmek istiyorum. Bu son çok berbat ise değiştirmek istiyorum.
"Yine niye ağlıyorsun?" Yeji yanıma gelip elimi tuttu. Gülümsedim. Her ağladığımda o beni yakalıyordu. Gerçeği söyleyemiyordum ona. "Yine sebebini bilmediğim birşeye ağlıyorum." Dedim her zamanki gibi. "Gittikçe çöküyormuşsun gibi. İlk gördüğüm sen ile şuanki sen arasında çok fazla fark var."
"Ben korkunç bir son biliyorum,bu son benim canımı yakıyor. Sende herkes ile beraber bu sonu göreceksin. Şuan söylesem de inanamazsın, görünce herkes göz yaşlarına boğulacak ama asıl kişiler ölecek. Biri gerçekten ölürken, diğeri yaşayan biri ölü olacak." Dedim hıçkırıklarımla. Anlamaya çalışıyordu ama anlayamıyordu.
"Çok düşünme, dediğim gibi görmeden anlayamazsın." Biz hâlâ bahçede otururken bir muhafız geldi. "Prenses Yeji, Leydi Lee,bir haberim var." Diyip eğildi. "Söyle çabuk."
"Kore Krallığı hükümdarımız Kral Seung Hyun'un vefat ettiği bildirildi..." Gerçekleşiyordu... Başlıyordu. Kalbimi tutup daha da hıçkırıklara boğuldum. "Baba!!!!" Acım her saniye daha da artıyordu. Hıçkırıklarım arasında sadece gür bir şekilde 'baba' diye bağırabildim. Benim kim olduğumu öğrenmeleri sorun değildi şuan.
"Chaeyoung!" Diye koşarak Jennie geldi yanıma. O da hüngür hüngür ağlıyordu. "Jennie!" İkimizde yere çöktük ve sarıldık. Şuan herkes kim olduğumu öğrenmişti ama hiç umrumda değildi. Neredeyse tüm Saray Jennie ile birlikte buraya gelmişti. "Gerçek oldu Chaeyoung, gerçek oldu..."
"Olmasın isterdim. Hiçbir şeyin olmamasını istiyorum sadece. Jennie ben bunları bilmek istemiyorum." Halimiz içler acısıydı. Herkes şuan durmuş dolu gözleri ile bizi izliyordu. "Bizi Saray'a götürün! Hemen!" Diye bağırdı Jennie. İkimizin de ayağa kalkmaya gücü yoktu.
Durumu herkes biliyordu,bu yüzden beraber acı çekeceğimiz iki kişi bizi kaldırdı. Sadece babamın ölümünün acısını taşımıyordum, olacağını bildiğim herşeyin acısını yaşıyordum.
Jimin beni kucağına aldığında başımı omzuna koyup hıçkırıklarım arasında boğulmaya devam ettim. "Ölümümün kokun arasında olsun istiyorum..." Fısıltılı sesimi duysun isterdim ama duymasın da isterdim. Duyup,duymadığını bilmiyordum.
Hıçkırıklarımı durdurmaya çalışıyordum ama kısa sürede hemen artıyordu. Ben ilk defa bu kadar korkuyordum,ilk defa bu kadar üzgündüm,ilk defa bu kadar köşeye sıkışmış hissediyordum.
Bir süre sonra tamamen uyuştuğumu hissediyordum. En son "Umarım sonumuz felaket olmaz..." Dediğimi hatırlıyorum.
--------
– Etrafındaki insanlara iftira atılacak. Onlar uzaklaşman için, hiçbirine inanma. Uzun zamandır beraber olduğun, sevdiğin kişi ve onun tüm kardeşlerine iftiralar atılacak. İnanma onlar senin tarafında...–
Gözlerimin üstündeki ağırlık gittiğinde yavaşça açmaya başladım. Bedenim sarsılıyordu ve bu kendime gelmeme daha da yardımcı oluyordu. Bu sefer bir rüya görmemiştim. Bir ses kulaklarımda yankılanıp durmuştu. Bunun bana yardımcı olacak bir mesaj olduğuna inanıyordum... Tamamen kendime geldiğimde hızlı bir hareketle kalmaya çalıştım.
Ama geri çekildim. "Şşş,Saray'a gidiyoruz, endişelenme." Dedi yumuşak sesiyle Jimin. Tekrar ağlamak istiyorum ama kendimi tutmalıyım. Saraya gidip herşeyi öğrenmeli ve kriz durumunu yönetmek zorundaydım.
Babamın ölümünde kesinlikle başka birşey vardı. Çünkü çok yaşlı değildi ve hiçbir hastalığı yoktu. "Jennie nerede? Mina ve Kunpimok'un da haberi olmalı, onlar nerede?" Diye sordum. "Prenses Jennie, Yoongi hyung ile geliyor. Prenses Mina ve Prens Kunpimok da önden atlar ile gitti." Onlar bile ifşa olmuş demek.
"Kim olduğumu biliyorsun sonunda... Pişman mısın o gün beni kurtardığına,benden her zaman nefret ettiniz ve beni kurtarmış olman kötü hissettiriyor mu?" Sesim çok değişikti,belkide ağlamaktan olmuştu. "Değilim,hemde hiç değilim... Senin o gün Prenses Chaeyoung olduğunu bilsem bile kurtarırdım." Burukça gülümsedim. "Peki sen benden, seni öldürmek istediğim için nefret ettin mi?"
Ne diyebilirdim bu soruya? Ben bile artık ne hissettiğimi bilmiyorum. Çok kısa bir sessizlik oldu. "Nefretim aşka dönüşüyor..." Sesimi umarım duymuştur. Artık konuşmakta gerçekten çok zorlanıyorum ve sesim kısık çıkıyor. "Benim de öyle oluyor." Beni duymuş olmasına sevindim.
"Babamın ölümünde bir parmağınız var mı?" Cevabından en korktuğum sorulardan birini zorla da olsa dile getirdim. "Hayır,emin ol bizim haberimiz yoktu. Biz düşman gruplar arasından Saray'a gitmemizden sonra biraz uzaklaştık. Diğerlerinin bir parmağı varsa da haberimiz yok." Tuttuğum nefesimi verdim.
Bir anda tuttuğum hıçkırıkları bıraktım. "Ben gelecekten korkuyorum!" Diye bir çığlık attım. Bana sarıldığında hiçbir şey yapamadım. Tek yaptığım hıçkırıklarım arasında boğulmaya devam etmek oldu.
Hıçkırıklarımı durdurmaya çalışırken birden durduk. "Geldik!" Dedi birisi. Başımı kaldırıp dışarı çıktım. Sarayın önünde bekleyen muhafızların bir kaçı ile içeri giemeye başladım. Çoğu kişi koskoca bahçede eğilmiş bekliyordu.
Tüm aile üyelerinin çökmüş vaziyette bulunduğu odaya girdiğimde gözler bana döndü. Jennie de benim gibi yeni gelmişti galiba. Uzun zamandır sarayda olmayan Yeonjun bile buradaydı.
Annem sarıldığı Jennie'den ayrılıp bana doğru gelmeye başladı. Ağlamaklı yüz ifadesiyle bana sarıldı. Bende ona kollarımı sardım. "Babanı öldürdüler Chaeyoung... Sen tahta geçmelisin hemen,yoksa saldırıya uğrayacağız..." Diye fısıldadı. "Biliyorum... Kim yaptı bunu?" Dedim. "Kore'nin karanlık tarafı yaptırdı..."
Tam da beklenildiği gibi. "Bu bir savaş ilanıdır Chaeyoung! Hemen harekete geçmelisin!" Dedi sinirle Yugyeom. "İçinde bulduğumuz durumun kurallarına göre,eski Kralın cenaze törenini düzenlendikten hemen sonra sizi Kraliçe ilan etmeliyiz. Taç giyme töreninden sonra savaşı başlatmalısınız."
Derin nefesler almaya başladım. Kötü bir durumun içine düşmüştük. "Tamam..." Diyebildim sadece. Büyük masaya tüm aile oturduk. İlk önce bazılarının beni yeni görmesini konuşmalıydık. "Uzun zamandır yüzünü bilmediğiniz kardeşinin Chaeyoung şuan karşınızda ve o bu gün bitmeden Kraliçe olmalı. Belirlenen kişi o, itirazınız var mı?" Diye durumu hemen açıkladı annem.
Herkes beni kabul etmişti. Kimse itiraz etmemişti ama diğer Kraliçelerin bunu istemediği çok belliydi. Sadece yapacak birşeyleri yoktu. "Kore Kral'nın cenaze töreni hazırlıklarına başlayın! Kore sınırlarının güvenliğini sağlayan askerleri 3 katına çıkartın! Tüm önlemleri alın, hiçbir düşman sızmasın!" Diye emir verdim.
Ehem olaylara başlayayım artık dedim
Yazdığım bir kısım da sizin de karakterlerin de işine çok yarayacak ehehehe
Hikâye gerçekten çok büyüyor ve seviliyor çok duygulanıyorum!!! Bir sürü bölüm yazıp atmak istiyorum ama hiç zamanım yok... Wattpad'de artık hiç kitap okumuyorum neredeyse,sadece arada yazmak için girebiliyorum.
Sizi çoook çoook seviyorummm görüşürüz 💜❤💜❤💜❤💜
25 oy 40 yorum

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Princess | Jirose
Historical Fiction"Onu kurtarabildim mi?" "Kurtardın... Şimdi ise en büyük sınavını vereceksin. Onu tekrar kendine aşık etmek." Chaeyoung × Jimin Kitap kapağı @_nightmaria tarafından yapılmıştır.