1.1

381 55 73
                                    

Seokjin'i görüyordum şuan. Gözleri dolu gibiydi. Bir anda beyazlar içindeki Jisoo takıldı gözüme. Onunda gözleri doluydu ve birşeyden kaçıyor gibiydi. Arada arkasını dönüp bakıyordu. Bizim Saray'ın duvarları arasında koşup duruyordu. Seokjin sanki onu takip ediyordu, yavaş yavaş adımlar atıyordu. Ne olmuştu da Jisoo böylesine üzgün ve korkarak Seokjin'den kaçıyordu?

~~~

Uyandığımda gözümden bir yaş düştü. Neden bilmiyorum ama bu beni üzmüştü. Yanımdaki Seokjin'e döndüm. Ne olacaktı böyle ki Jisoo ondan kaçacaktı? İkisi de ağlayacaktı? Ve ilk defa kendimi görmeden varlığımdan bile emin olmadığım bir rüya görmüştüm.

Gözlerim kendi kendine hareket eden Jeong'a takıldı. Çok komikti şuanda. Biraz doğrulup onu kucağıma aldım. Büyük ihtimalle açtı. Lalisa ve Jungkook'un kapısına dayanmalıydım. Ama bunu istemiyorum.

"Seokjin uyansana!" Dedim hafif bağırarak. Biraz hareket edip birşeyler dedi sonra da gözlerini açtı. "Ne var?" Dedi benim gibi doğrulup. "Jeong'u nasıl doyuracağız? Lalisa ve Jungkook'un odasına gitmek istemiyorum." Sebebini biliyorsunuz.

"Ben giderim ver." Dedi ve kucağımdan aldı. "Hadi bakalım küçük Prens karnını doyuralım senin yoksa birazdan fena olacak." Jeong'la konuşurken giyinme odasına girdi. Bende kalkıp kimseye görünmeden yeni odama gitmeliydim.

Büyük ihtimalle düzenleme bitmişti. Umarım kimseye o odaya girerken gözükmem. Bu aralar cidden çok dikkatsiz olmuştuk.

Dikkatlice odaya girdiğimde sadece bir kaç nedimenin olduğunu gördüm. Bunlar güvenli olanlardı o yüzden sorun yoktu. Önümde saygıyla eğildiler. "Günaydın Prensesim." Dediler. "Günaydın. Herşey bitti mi?"

"Sadece son işleri hallediyoruz Prensesim. Şimdi çıkıyoruz,buyrun." Dedi biri. Gülümsedim ve çıkabileceklerini söyledim. Tekrar eğilip çıktılar. Bende üstüme birşeyler giydim. Kendi özel nedimem gelip yardımcı olmuştu.

Hazır olduğumda geçen seferki gibi büyük salona gittim. Ana Saray'da hep orada yemek yerdi kraliyet. Tabi ben orada oluyordum. Açıkçası bu daha iyiydi.

Herkesten ayrı sakin olmayı seviyordum. Ama kalabalığı da özlediğim zamanlar da vardı tabi.

Salona giriş yaptığımda güvenebileceğim sadece annem ve babam vardı. Masa düşman kaynıyordu. Bir yere geçip oturdum. Bizimkilerde yavaş yavaş geliyordu. Herkes tam olarak burada olduğunda kahvaltıya başlandı.

Kahvaltımı yaparken gözüm sürekli Seokjin ve Jisoo'ya kayıyordu. Yine bu rüyayı da fazlasıyla merak etmiştim. Bunlar sadece bir rüya mıydı yoksa başka birşey mi? Gerçek olabilecek şeyler mi?

Sanırım Jennie ile yine konuşacağım. Kahvaltı sessizce bitti. Hiçbir konu açılmadı. Biz yarın yola çıkıp Saray'dan ayrılacaktık.

Kaldığımda Jennie'yi çektim ve onun odasına girdik. "Ben bir süre rüya görmemiştim ya Jennie, işte bu gün bir rüya gördüm." Dedim oturduktan kısa bir süre sonra. "Bu sefer ne gördün?" Dedi meraklıca.

"Seokjin ve Jisoo'yu. Sanki Jisoo, Seokjin'den kaçıyordu. Jisoo beyaz normal bir elbise giymiş, saçlarını düz bırakıp bir taç takmıştı. Bizim Saray'ın koridorları arasında dolu gözleri ile kaçıyordu elbisesini tutarak. Seokjin'in de gözleri doluydu. Sanki birşeyi yapmak istemiyor ama mecburmuş gibi. Seokjin siyahlar içimdeydi. Yavaş adımlarla o da Saray'ın içinde dolanıyordu. Seokjin, Jisoo'yu öldürecekti sanırım..." Sonda kendi sonucumu söylemiştim.

Jennie şaşkın bir şekilde bana bakıyordu. "Chaeyoung,bu rüyalar gerçek olamaz değil mi?" Dedi ikilemde kalarak. Bu en korktuğum şeydi işte. "Umarım değildir Jennie çünkü bunları öyle bir şekilde görüyorum ki kalbim acıyor. Anlatırken hissedilmiyor ama gördüklerim canımı çok yakıyor."

Gelip bana sarıldı,bende ona karşılık verdim. "Ay neyse hadi gel,her zaman yaptığımız arka bahçeye gidelim." Elimden kalkıp hızlıca beni kaldırdı.

Arkadaki mükemmel bahçeye geldiğimizde çardaklar altına oturmuş Prens ve Prensesler gördük. Genelde dinlenmek için buraya gelirdi herkes.

Joohyun ve Lalisa'nın yanına gidip oturduk. Lalisa'nın yanında bu sefer Jeong yoktu. Nedimeler bakıyordu sanırım. Biraz dinlenmek için bırakmıştı onlara. Onu da kendi isteği ile yapmamıştır eminim.

"Bu Junmyeon ne ya?! Çok yakışıklı ama kötü. Chaeyoung'a zarar vermek istiyor. Cidden moralim bozuldu." Dedi Joohyun sertçe nefes vererek. Sinirli olduğu çok belliydi. Bu yüzden ona bulaşmak istemiyordum. "Boşver Joohyun,zaten senin olacak. Bir oyuna başladınız sonuçta ama hangimiz yem olur bilmem."

Şüphesiz Lisa, Jungkook ve bir boktan haberleri olmayan diğer kardeşlerim en rahat kişilerdi. İkisi evli ve çocukları bile olduğu için kimse onlara bulaşmıyordu. Diğerleri de bilmiyor işte.

Gördüğüm rüyanın sanırım bu olayla da ilgisi vardı. "Kızlar her şeyi boşverin de ben şu Jimin'den aşırı şüphelendim. Geçen gün boş bir oda diye bir odaya girdim. Onun odasıymış ama bir yerden geliyordu. Yerinde değildi. Biraz sıkıştı sonra pek inanmadığım bir yalan uydurdu. Sonra çok kurcalamayıp çıktım ama birşey olduğuna eminim." Dedim.

Hepsinin dikkatini çekmişti. "Ne yaptı ki? Herşeyi beklerim onlardan. Fırsatı buldular Saray'ı mı araştırıyor bunlar?"

"Muhafızlara sorup soruşturalım ve kalan bir gün boyunca da onları gözletelim." İyi bir fikirdi. Kesinlikle bunu uygulamalıydık. "Ben haber vereyim o zaman. Chaeyoung sende Hoseok'a haber ver en iyi kişileri bulup izletsin hepsini." Dedi Joohyun. Başımla onayladım.

"Chaeyoung mu?" Bir anda arkamıza döndük hepimiz. Jongin şaşkın bir şekilde arkamızda dikilmişti. Umarım kötü şeyler olmaz.

Ayy valla bölümü yayınlayıp gidiyorum yorumlara geç dönebilirim çünkü şuan ölüm ağrısı çekiyorum. Çok fena karnım ağrıyor. Umarım en kısa zamanda regl ağrısını önleyen birşey çıkar,ben buna dayanamıyorum, ağrı kesici bile işe yaramadı.

20 oy 30 yorum

Secret Princess | JiroseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin