Medyadaki Madam Laetitia.
Bir kumaş tüccarı olan babam Archimbaud Paris'in en güzel kumaşlarını satan sevgi dolu bir adamdı. Kız kardeşime ve bana her daim sevgi gösterir, bizim gönlümüzü kırmamak için büyük çaba harcardı.
Anneme ve babama Binbaşı Pierre Lothair'in beni öğrenci olarak kabul ettiğini söylediğimde çılgınlar gibi sevinmiştiler fakat kabul belgesini gösterdiğimde ve şartları okuduklarındaysa büyük bir ikilemde kalmışlardı. Babam anında "Olmaz." derken annem yumuşak bir yüz ve tatlı dille babamın kolunu tutmuş ve ona "Arc, bu Isabelle'in en büyük hayali biliyorsun." demişti.
"Evet baba lütfen." dediğimdeyse aklındaki olumsuz nedenlerden birini sunmuştu bize sıkıntılı bir ifadeyle elleriyle şakaklarını ovarken.
"Fakat o adama nasıl güvenebiliriz?"
Annem hemen atıldı babamın kolunu okşarken. "Hayatım onun nasıl itibar sahibi olduğunu ve toplumda nasıl anıldığını bilmiyor muyuz sanki?"
Babam tek kaşını kaldırıp anneme baktı. "Aşık Lothair?" Sonra tekrar başını salladı. Bu hayır demekti.
Annem bilmiş bir tavırla gülümserken "Peki ya güvenilir Lothair? Binbaşı Pierre? Niçin bunları silip atıyorsun?"
Babam olumsuz olan fikrinin değişmediğini bildirir gibi yine başını sallayıp kucağındaki ellerine bakınca annem ona dikkatlice baktı.
Babam gardını bir kere indirmişti. Annem bunu bilerek babamın dağınık saçlarını okşamış ve sevgi dolu bir sesle konuşmaya başlamıştı.
"Hayatım. O adam ordu mensubu. Çok disiplinli bir insan ve oldukça da hırslı. Yenilikçi. Onun kızımıza zararından çok yararı olacaktır. Üstelik duyduğuma göre Barones Diane ile yakında bir izdivaçları olacakmış."
Babam sonunda başını kaldırarak bana baktı. Bu andan sonra edeceği bir itiraz daha kalmamıştı. Yine de iplerin onda olduğunu göstermek istercesine "Peki" dedi ve cümlesini bitirmeden ekledi. "fakat Isabelle, en ufak bir yanlışta seni başka bir öğretmene vereceğim. Madam Colette'ten yazarlık eğitiminin en iyisini alacağından şüphem yok."
Sevinç çığlıkları atarak babamın ve annemin boynuna sarılırken ikisinin de yanaklarına sayısız öpücük kondurmuştum.
Annemin, sandığımı ve beni bindirdiği atlıyla Binbaşı Lothair'in evine vardığımızda kapıda, siyah frak giymiş abartılı bir şekilde dik duran, gri saçları geriye taranmış yaşlı bir uşak beni karşıladı. Arabadan inerken beyaz saten eldivenler geçirilmiş elini uzatıp bana yardım etti. Gülümseyerek başımı eğerken omuzlarımdaki beyaz şalı düşmesin diye omuzlarıma çektim. Arabacı orta ebatlardaki sandığımı malikanenin girişine koyup gittiğinde içeriye girip kapıyı kapattık. Salona geçtiğimizde beni güler yüzüyle oldukça şık, kilolu bir kadın karşıladı.
"Hoş geldiniz matmazel."
Yaşlı adam gülümseyerek önümde reverans yaparken "Ben Frederick. Küçük Efendi'nin doğumundan beri onun yaverliğini yapıyorum." dedi. Bu tabire içten içe gülerken kendisine küçük efendi denildiğini duysa, Lothair'in yüz ifadesi nasıl olurdu acaba, diye düşündüm. Bu düşünceme köşesine çekilen Isabelle bilmiş bir tavırla ,öfkesinden kudursa bile asla belli etmeyeceğini, o yüzüne gram duygunun yansımayacağını, söyler gibi baktı. Bunu içten içe biliyordum. Frederick ben bunları düşünürken güler yüzlü kadını gösterip "Bu da benim eşim Laetitia. Küçük efendinin dadısı..."dedi. Bir baş hareketiyle tanıştığımdan memnun olduğumu belirttim.
Kadın yerlere kadar inen siyah düz elbisesinin üzerine attığı koyu kırmızı şalını düzeltip ellerime sarılırken yüzünde katıksız bir gülümseme ve gözlerinde parıltılar vardı. "Ah Frederick bir su tanesi kadar güzel değil mi sence?" diye sorarken göz ucuyla Frederick'e bakmıştı. Bir anda kanımın ısındığı bu kadına tebessüm ettim kibarca.
![](https://img.wattpad.com/cover/28264451-288-k933630.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULU ÇINARIN YALNIZLIĞI
Romance16. yy'da Fransasında soylu olmayan genç bir kızın güzel bir hayat yaşayabilmesi için yapabileceği iki şey vardır: Evlenmek veya meslek sahibi olmak. Jeanne Isabelle ikinci seçeneği seçmişti. Ve bu uğurda çıktığı arayışta kendini bir kış günü etek...