Düşüncelerimi bölen şey Defne delisinin sevinç çığlıkları atarak boynuma atlaması oldu. Solunda duran Savaş'ı sola, önünde duran kalbimin katili Baran'ı sağa itekledi. Kızım ben 1.60 boyunda 47 kiloyum ne yapıyorsun?!
"Defne beni biraz daha sıkmaya devam edersen kemiklerim kırılacak."
"Ya ne yapayım çok özledim!"
"Ben de seni özledim."
"Hiç itiraz kabul etmiyorum akşam bara gidiyoruz."
"Bunları daha sonra konuşuruz olur mu?"
Dedim gözlerimle şaşkın şaşkın bizi izleyen ikiliye bakarak. Bakışlarımız onlarla buluştuğunda dışarıya çıktılar ve uzaklaştılar.
"Herkese bela sana müptela ha?"
"Ya sorma Sedef ya. Manyak arabamı çizdi bir de yetmezmiş gibi tonlarca laf edip edepsiz edepsiz konuştu."Defne oflaya poflaya konuşmaya başladıysa vardır bir kıvılcım. Ama şaka mısın Defne be!? Bula bula Savaş'ı mı buldun? Ben şimdi sana nasıl diyeceğim o çocuk Emir'in katilinin arkadaşı diye. Of of!
"Tamam hadi gidelim. Yiğit'in haberi var mı geldiğinden?"
"Yok tabiki. İkinize de sürpriz yapmak istedim."
Aman ne sürpriz. Allah'ım sen konuyu biliyorsun.Saatler birbirini kovaladı, güneş battı, hava serinledi. Defne hanımın keyfi ve kâhyası bara gitmek istedi. Yiğit bizi almaya gelecekti. En son böyle yerlere gittiğimde, kalbimin sahibi sevgilim vardı. Şimdi ise ne kalbim var, ne de onun sahibi olan adam...
'Geçer' dediler bana. 'Zamanla geçer' dediler. Dakikalar geçti, saatler geçti, günler geçti. Ama acısı geçmedi. Yorgandan yastıktan kokusu geçmedi. Mutsuzluğum geçmedi. Bu yüzden kendime söz verdim. Madem bir yere gidiyorum, gittiğim yerin hakkını vermeli, kendimi rahatlatmalıyım diye düşündüm. Zihnimdekileri uykumda bile boşaltamıyordum ben o günden beri. Çareyi kör kütük sarhoş olmakta bulmak umuduyla kapıyı çektim.
"Defo!"
"Yiğit!"
Ey manyak insanlar. Mahalleyi ayağa kaldırdınız. Defne koşa koşa -üstündeki kıyafetle nasıl koştu hiç bilmiyorum- Yiğit'in üzerine atladı. Yiğit de uzun boyunun varlığından faydalanıp onun ayaklarını yerden kesti. Defne'nin yerinde genelde hep ben olurdum ve bu durumdan nefret ederdim. Uçmak istesem uçağa binerim arkadaşım ne çanta gibi havaya kaldırıyorsunuz?"Sedef bizi kıskandı galiba Yiğit."
"He canım he. Çok kıskandım."
Ömrüm bunların zevzeklikleriyle harcanıp gidiyor yemin ederim.Arabaya binmek için yürüdüğümde gıcık Defne beni arka koltuklara attı. İkisi önde vızır vızır konuşurken ben akıp giden trafiği izlemeye koyulmuştum. Baktığım şey bir sürü arabaydı ama gördüğüm şey Emir ile olan anılarımızdı. Kendime yeni bir isim bulmuştum şuan arabada çalan şarkının eşliğinde. 'Düşler ülkesinin gelgit akıllısı' bu duruma elimde olmadan garip bir şekilde gülmeme engel olamadım.
Barın önüne geldiğimizde Yiğit arabayı park etti ve üçümüz birden içeriye girdik. Ortam karanlıktı ama mavi baskın olarak rengarenk ışıklar yanıyordu. Benim eskiden sevsem de şuan Nefret ettiğim tarzda müziklerle, insanlar deli gibi dans ediyordu. Upuzun bar sandalyelere -benim belime kadar uzanan- oturmak benim için çok zordu. Hem rezil olmadan oraya oturmak hem de acele edip normal bir şeymiş gibi yapmaya çalışmak gerçekten benim için çok zor.
"Sohbetine de doyum olmuyor Sedef hanım."
"Siz ikiniz çok güzel konuşuyorsunuz Yiğitçim. Ben böyle iyiyim."
Diyerek içeceğimden bir yudum daha aldım üç dakika sonra neler olacağından habersiz...Savaş'tan
Bu yerler benim ruhumu yansıtıyor. Karizmatik, eğlenceli, ve en önemlisi yakışıklıyım ben. Ha bir de on kişiye sorsanız dokuzunun onaylayacağı bir özelliğim daha var. Yavşaklık. İşte tüm bunlar bir araya getirilince ortaya ben çıkmışım. Gelelim bugün yaptığıma... Baran'ı hastaneden almak için geldiğimde arabanın içindeki afete tutuldu benim gönlüm. Ama öyle afet ki görseniz diliniz tutulur. Pembenin en güzel tonundaki ruja o kadar uyumlu bir ten rengi vardı ki... Gerçi bunu arabadayken anlamamıştım. Kırmızı başlıklı kızın kurdu ne diyor? Seni daha iyi görebilmek için. E o görmek için kıza yaklaşıyor, ben de arabasına çarpıyorum. Bence pek bir farkı yok. Ama nerden bileyim kız psikopat bir güzel. Gönlüm gibi dilim de tutulmasın mı kıza? Ben de ne yapayım? Başladım aklıma geleni söylemeye. Sinirleniyor, sinirlendikçe de daha tatlı görünüyordu gözüme. Ve inanabiliyor musunuz? O güzellik şuan kalabalığın içinde parlıyor resmen! Tesadüf olduğunu söyleyemeyeceğim... Yanlarında bir adam daha vardı. Bir de şu doktor kız. Yanımda kös kös oturmuş olan Baran'a baktım ve hiç çekinmeden konuştum.
"Sence doktor mu daha güzel psikopat mı?"
'Ne saçmalıyorsun' adlı bakışın altında ezilirken ben hâlâ ona soru sormaya devam ediyordum.
"Sence ona aşık olmuş olabilir miyim?"
"Sen aşık olmazsın."
Haklı adam. Ben aşık olmam. Yani herhalde. Ama bu kızı da kolay kolay bırakmam yani. Lan! N'apıyor bu!? İki adamın ortasına geçmiş fotoğraf çekiyor. Kıskanç biri değilim. Hem de hiç değilim. Kafama takmıyorum kafama takmıyorum kafama takmıyorum. Lanet olsun kimi kandırıyorum ben! Daha benimle bile gülerek konuşmamışken bu dingillerle fotoğraf çekiyor!