yours

1.2K 129 34
                                    

"Baba, neden ağlıyorsun? Beni görmek istemiyor muydun yoksa?"

Taeyong başını kucağına yaslamış kızının saçlarıyla oynarken gülümsedi. "Olur mu öyle şey Yunhee? Seni gördüğüm için çok mutlu oldum. Mutluluk gözyaşları bunlar."

Havalimanından çıkmışlardı, dördü birlikte arabadalardı şimdi ve Taeyong bütün bu zaman dilimi içerisinde ağlamasını durduramamıştı. Biraz sakinleşmişti ama kızını o kadar çok özlemişti ki göz yaşlarının duracağı yoktu.

Herkesi çok özlemişti. Kızını, annesini, arkadaşlarını, ablasını, yeğenini... bir de Jaehyun'u. Belki bütün bu insanlarla özlemini eninde sonunda giderebilirdi ama Jaehyun? Eskisi gibi olma şansları var mıydı gerçekten?

Başını kaldırıp ön koltukta oturan adama baktı.

Hoş geldin, demişti ona. Hoş geldin. İki yıl görüşmedikten sonra ilk duyduğu kuru bir hoş geldin olmuştu.

Taeyong kollarını saramadı ona eskisi gibi, yüzünü boynuna gömemedi. Ya da o çok özlediği dudakları öpemedi. Jaehyun ona normalde kullandığı sevgi sözcüklerini söylemedi.

Derin bir sessizlikle geçen bakışmadan sonra sarılmışlardı, kısa ve soğuk bir sarılmaydı sanki. Daha ona evi gibi hissettiren kokusunu içine çekemeden ayrılmıştı o kollardan.

"Yeni geldin, yorgun olabilirsin ama bu akşamki planımızı unutma."

Taeyong başını şöför koltuğundaki arkadaşına çevirdi. Bu sabah öğrendiğine göre bütün arkadaşları bu akşam onun en sevdiği restoranlardan birinde yemek yiyeceklerdi, geri dönüşünü kutlamak üzere.

Hepsini gerçekten çok özlemişti ve onları görmek için sabırsızlanıyordu ama buna gerçekten de kutlama denebilir miydi?

Tebrikler, mutlu ailenizi ve hayatınızı berbat edip kaçtıktan sonra geri döndünüz ve artık elinizde ne mutlu bir aile ya da mutlu bir hayat var! İyi tarafından bakın, artık deli değilsiniz.

Kesinlikle mükemmel bir kutlama olurdu.

"Annende mi kalacaksın?" Jaehyun sordu.

"Evet, bir ev tutana kadar orada kalırım. Onu da çok özledim zaten..."

"Mama'm da seni çok özlemiş!"

Taeyong gülümseyerek kızına baktı. Taeyong'un yokluğunda Jaehyun onu sıklıkla annesine götürmüştü ve bunun için ona minnettardı. Gerçi annesi hala Jaehyun'a oğlu gibi davranıyordu, ona göre ellerinde olmayan şeyler yüzünden yaşanan olaylar bunu değiştiremezdi.

Keşke her şey o kadar basit olsaydı, çok daha farklı bir hayatı olurdu belki.

O farkı bir hayat istemiyordu ama. Sadece kızı ve eşini geri istiyordu, eski hayatını istiyordu.

"Taeyong... İstediğin zaman bizde de kalabilirsin. Orası hala senin evin, biliyorsun."

Taeyong dikiz aynasından gözlerini Jaehyun'unkilerle birleştirdi. Deme bunu. Çok kolaymış gibi deme bunu bana.

Başıyla onaylayıp gözlerini camdan dışarı çevirdi. Jaehyun hala Taeyong gitmeden birlikte yaşadıkları evde yaşıyordu. Garip gelmiyor muydu acaba hiç? Her etrafa baktığında aklına Taeyong gelmiyor muydu, geliyorsa nasıl dayanıyordu buna?

Taeyong elini kızının saçlarında gezdirmeye devam ederken başını cama yasladı ve az önce Jaehyun'un dediğini düşünürken yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.

Eğer geceleyin, bir zamanlar paylaştıkları yatak odalarında, başını Jaehyun'un göğsüne yaslayıp huzurla uyuyamayacaksa evine gidip kendine boşu boşuna eziyet çektirmenin ne manası vardı ki?

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

selam! ilk bölümün havasını bozmamak için konuşmamı buna bıraktım👉👈

yazdığım ilk story halinde kitap, hatalarım olursa lütfen kusura bakmayın. kendimi yazdıkça geliştirmeyi ve zamanla daha güzel şeyler ortaya çıkarmayı planlıyorum

şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim~ umarım beğenirsiniz💛

end to start | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin