reunion

1.1K 122 44
                                    

Aynada son bir kez kendini kontrol ettikten sonra hızlıca merdivenlerden indi Taeyong. Salona girdi ve koltukta oturan kadının yanağına büyük, sulu bir öpücük kondurdu.

"Çıkıyor musun?"

"Evet, Doyoung geldi. Birlikte gideceğiz."

"Jaehyun oğlum da gelecek mi?"

Taeyong gözlerini devirdi. "Anne..."

"Eğer gelecekse sana yaptığım kurabiyelerden vereceğim, prensesime götürsün."

Taeyong rahatlamış gibi nefesini dışarı verdi. Bir an için annesinin onu Jaehyun konusunda darlayacağını düşünmüştü.

Bayan Lee kurabiyeleri bir kutuya koyarken Taeyong da dayanamayıp bir tane aldı, en sevdiği kurabiyelere hiçbir zaman hayır diyemezdi. Bütün gününü sadece annesine sarılarak ve kurabiye yiyerek geçirmişti.

Kutuyu alıp annesini son bir kez öptükten sonra çantasını omzuna alıp evinden çıktı. Burası Taeyong'un büyüdüğü evdi ama babasını kaybettiğinden beri annesi yalnız yaşıyordu.

Taeyong evin önünde bekleyen arabaya atlarken konuştu. "Jungwoo yok mu?"

Doyoung arabayı çalıştırırken mırıldandı. "Hayır, kendi gelecek o."

Başını anladığını belirtilecesine salladı. Jungwoo Doyoung'un sevgilisiydi ve Taeyong'la iyi anlaşırlardı. İki yıl içinde sadece bir kere telefonla konuşmuşlardı ve Taeyong onu tekrar görmek için çok heyecanlıydı.

Gözleri aşina olduğu restoranı gördüğü gibi bütün iştahı açılmıştı. Kocaman gözlerle sanki hipnotize olmuş gibi restorana bakarken arabanın durmasıyla hemen indi.

Birlikte restorana girdiklerinde tanıdık mekanda gözlerini gezdirdi ve biraz geride duran büyük, onlar için ayrılmış masadan onlara el sallayan birkaç kişiyi gördü. Koşar adımlarla masaya ilerledi ve ilk karşısına çıkan bedeni görür görmez boynuna atladı. Yuta.

Taeyong Yuta'ya o kadar minnettardı ki bu kelimelerle anlatılamazdı bile. Japonya'da gittiği yeri ona o bulmuş, Japonca öğrenmesine yardım etmiş ve iki sene boyunca sık sık onu ziyarete gelmişti. Yuta olmasa ne halde olurdu tahmin etmek bile istemiyordu.

Geri çekildi ve Yuta'nın yüzünü elleri arasına aldı. Kocaman gülümsemesi içini ısıtmaya yetiyordu. Tam onu ne kadar özlediğine ve minnettar olduğuna dair uzun bir konuşma yapacaktı ki duyduğu sesle başını çevirdi.

"Taeyong Hyung~ Bizimle de ilgilen biraz." Taeyong mızmızlanan Jungwoo'ya sarıldı ve başını omzuna koydu.

"Boyun daha da mı uzadı senin?"

Jungwoo gülüp saçlarını karıştırdığında Taeyong başını kaldırdı ve ayakta bekleyen diğerlerine döndü.

Herkese teker teker sarıldıktan sonra kızının yanına oturdu. Gözleri hiçbir yerde sabit kalmıyor, görmeyi özlediği simalarda geziniyordu. Birinin eksikliğini fark etmesiyle başını masanın karşı tarafında oturan uzun boylu adama çevirdi.

"Taeil Hyung nerede?"

"Jihoon'u alıp gelecek, halasındaydı." Cevabını beklediği kişiden, bu Johnny oluyordu, aldı.

"Onu görmek içim sabırsızlanıyorum."

Johnny, Jaehyun ve Taeyong'un üniversiteden arkadaşıydı ve birkaç yıldır Taeil ile evliydi. Taeil de bu sayede onlarla fazlasıyla haşır neşir olmuştu ve hiç şüphesiz, Taeyong'un hayatında gördüğü en komik insandı.

Ama Taeyong'u en çok heyecanlandıran şey, Johnny ve Taeil'in evlat edindikleri oğullarını sonunda görebilecek olmasıydı. Jihoon bu aileye onun yokluğundayken katıldığı için hiç tanışamamıştı onunla.

Taeyong'un gözleri bir arkadaşından diğerine atlarken sonunda belli birinde durdu, Jaehyun gülümseyerek kendisine bakıyordu. Taeyong da istemsizce gülümserken sordu. "Ne oldu?"

Jaehyun omzunu silkerken mırıldandı. "Hiç. Seni böyle mutlu görmeyi... özlemişim."

Jaehyun son cümlesiyle gözlerini kaçırdığında Taeyong yutkundu. Ne tepki vereceğini bilemediği için o an sadece ortamdaki sessizliği değiştirecek bir şey olmasını diledi.

Kalbi temizmiş demek ki, dileği hemencecik gerçekleşti.

"Baba!"

Bütün masa başını sesin geldiği yere çevirdi. Bir adet Taeil masalarına doğru geliyordu ve kucağında da küçük bir erkek çocuğu vardı.

Johnny masadan kalkıp eşinin yanına doğru ilerledi ve oğlunu kucağına aldı. Oğlunun saçlarına bir öpücük kondurduktan sonra aynısını Taeil'e de yaptı.

Taeyong onları izlerken bilinçsizce Jaehyun'a doğru döndü ve onun da gözlerinin kendisine odaklı olduğunu gördü. Aynı düşünceyi paylaşıyor olabilirler miydi?

Biz de bir zamanlar böyleydik. Özledin mi?

end to start | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin