so happy together

719 83 26
                                    

Taeyong hayatının en stresli dakikalarından bazılarını geçirdiğine emindi.

Telefonu kapattığı andan, kendini alelacele evden dışarı atıp bir taksi bulduğu ana kadar kalbinin nasıl attığını anlatamazdı bile.

Şimdi de sakinleşmiş sayılmazdı; endişeli gözleri bir yolu, bir telefonunu kontrol ediyor, arada bir taksi şoförüne daha hızlı gidebilir mi sorup duruyordu.

Taksi onu bırakıcağı yere geldiğinde kendini nasıl bir aceleyle, korkuyla taksiden atmıştı hatırlamıyordu.

Nefeslenmek adına durdu, karşısındaki büyük binaya çevirdi başını.

Bir hastane.

Hızlı adımlarla acile ulaştı, kızının adını verdi ve daha da hızlı adımlarla söylenen yere gitmeye koyuldu. Birkaç koridor geçti ve-

Koyu kahverengi, uzun, dalgalı saçlara sahip bir adam uzun koridordaki kapıların birinin önünde duruyor, içindeki gerginliği dışarı atmak istercesine ayağıyla ritim tutuyordu.

"Jaehyun!" Yanına gelmesine birkaç adım kala seslendi, uzun saçlı adam anında başını kaldırdı, diğerini gördüğü an biraz rahatlamış bir ifade kaplamıştı gözlerini. "Yunhee nasıl?"

"Daha iyi, dikiş atılıyor şimdi."

Taeyong'un gözlerindeki yoğun endişeyi, her an düşebilecek gibi gözüken yaşları gördüğü zaman ileri bir adım attı, kollarını ona sardı.

Taeyong başını onun göğsüne gömmekte vakit kaybetmedi, zar zor tuttuğu yaşların birkaçının gözlerinden dökülmesineyse engel olamadı.

"O iyi." Jaehyun mırıldandı, kolları arasındaki adamın saçlarına bir öpücük koldurdu; amacı onu rahatlatmaktı aslında, ama kokusunun onu nasıl kendine getirdiğini anlatamazdı.

"Çok korktum." Boğuk çıkıyordu Taeyong'un sesi, uzun olanın belindeki kollarını sıkılaştırdı.

Ellerini Taeyong'un sırtında gezdiriyordu onu sakinleştirmek adına. Biliyordu dokunuşlarının onda olan etkisini. "Ben de, ben de..."

Taeyong ani bir hareketle geri çekildi, ıslanan yanaklarını silmeye çıkmıştı elleri de.

"Nasıl oldu ki bu?"

Telefonda, hastaneye gittiklerini öğrendiği an öyle bir panik kaplamıştı ki içini, bütün bunların nasıl olduğunu sormamıştı bile.

"Etrafta koşuştururken düştü, başını çarptı masaya." Ellerinden birini Taeyong'un yanağına çıkardı, hafifçe okşamaya başlamıştı altındaki nemli yüzeyi. "Bayağı ağladı tabii... Seni de istedi çok."

Minik bir gülümseme belirdi büyüğün dudaklarında, başını tekrardan göğsüne yaslamadan hemen önce.

Öylece beklediler: Birbirlerine yaslı göğüslerinde, kalpleri endişeyle atıyordu, yine de birlikte olmak yeterliydi onları sakinleştirmek için.

Ta ki önünde durdukları kapı açılana kadar.
İçerideki kadın gülümsedi. "Gelebilirsiniz."

Hasta yatağında oturan küçük kız, kapıdan giren adamı gördüğünde heyecanla seslendi.

"Baba, gelmişsin!"

Taeyong kızının yanına geldi, dikişlerine yaklaşmamaya özen göstererek başına bir öpücük kondurdu. "Tabii ki geldim bebeğim, seni hiç yalnız bırakır mıyım? Nasıl oldun?"

end to start | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin