domino

750 95 44
                                    

İki küçük çocuğun bir araya getirilmesi her zaman beklenildiği gibi gitmeyebiliyordu.

"Bebeğim, sorun değil. Üzülmene gerek yok."

Taeyong kucağında içini çeke çeke ağlayan kızına baktı. Ellerini yanaklarına yerleştirmiş, gözlerinden duşan yaşları parmaklarıyla siliyordu ama yanakları yeni yaşlarla ıslanmaya devam ediyordu. Jaehyun, Taeyong'un yanında oturuyordu ve kızını sakinleştirmeye faydası olacağını umarak sırtını ovuyordu.

"Ama..." Hıçkırdı. "Onu senin için yapmıştım."

Taeyong odanın diğer ucuna doğru döndü, bütün bunlar Yunhee'nin resim yapmak istemesiyle başlamıştı. Babasının onun için çizdiği resmi çerçeveletip astığını görünce bir hayli mutlu olmuş, ona bir sürü yeni resim çizeceği sözünü vermişti. İlk resmini bitirdiği sırada Jihoon yanına gelmişti, küçük yaşı dolayısıyla ne olanların farkındaydı ne de pek bir çizim kabiliyetine sahipti. Eline aldığı siyah boyayla Yunhee'nin çizdiği resmin üstünü karalamaya başlamıştı, bu da küçük kızın ağlaya ağlaya kendini babasının yanına koşmasıyla sonuçlanmıştı.

Yunhee'nin kopardığı kıyametten bihaber, mutlu mutlu kağıdı siyaha boyamaya devam eden Jihoon'u gördüğünde gülmemek için kendini zor tutmuştu.

Kollarını kızına sardıktan sonra onu iyice kendine doğru çekti. Kızarmış burnuna ufak bir öpücük kondurduktan sonra bir sır verecekmiş gibi fısıldamaya başladı. Olaya kendini kaptıran Jaehyun da büyüğün dediğini duyabilmek için onlara doğru eğilmişti.

"Bak şimdi ne diyeceğim... Jihoon daha çok küçük, resim yapmayı bilmiyor olabilir. O yüzden ona kızmamalıyız. Hatta, sen onun ablası olarak ona öğretebilirsin. Ne dersin?"

Yunhee içini çekti, dudaklarını büzerek sulu sulu olmuş kocaman gözlerini babasına dikti. Jaehyun buna karşılık kendi kendine güldü, Yunhee bunu ona da çok yapardı. İşin komiği, aynısını Taeyong da yapardı. Bir ceylanınkini anımsatan büyük gözleriyle onu çabucak ikna ederdi. Tanrı onu bununla sınıyor olmalıydı, çünkü Jaehyun hep bu tuzağa düşerdi.

"Hem birlikte bir sürü resim yapabilirsiniz, değil mi?" Küçük kız bir şey demeden babasına bakmaya devam etti ama o da geri adım atmıyordu. İyice dudaklarını düzdü. "Peki."

Babasının kucağından kalkıp küçük adımlarla oğlanın yanına ilerledi. Elindeki siyah kalemi bir başka renkle değiştirirken çoktan yanına çökmüş, ona bir şeyler anlatmaya başlamıştı. Taeyong iki çocuğu yüzünde memnun bir gülümsemeyle izledi, ardından gözleri yanında oturan adamın inanamaz bakışlarına kaydı.

"Ne oldu?"

"Onu nasıl böyle kolay ikna ediyorsun, anlamıyorum. Benim sözümü hiç dinlemiyor." Sitem eder bir tonda konuşmuştu Jaehyun, Taeyong onun bu haline ufak bir kahkaha atmadan edemedi.

"Hayır, sen o gözlere çok çabuk kanıyorsun." Taeyong gülerek söyledi, aynı zamanda eliyle küçüğün başını patpatlamıştı.

"Senin için söylemesi kolay tabii.." Jaehyun söylenir bir biçimde konuşurken başını eğip yanındaki adamın omzuna yasladı. Gözleri kızını ve oğlanı izlemeye başlamıştı bile.

Ve Taeyong, küçük olan başını ona yasladığı anda, hızlanmış kalbinin sesinin onun kulaklarına kadar gitmediğini umdu.

- - - - -

Taeyong gözlerinin kapanmak üzere olduğunu fark etmesiyle oturduğu yerde doğruldu, zaten dün gece doğru düzgün uyuyamamıştı. Zar zor açık tuttuğu gözleriyle odayı inceledi.

end to start | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin