drunk'n love

963 95 44
                                    

"Jaehyun... Beni nereye götürüyorsun?"

Taeyong uzun olan tarafından kim bilir nereye sürüklenirken sordu. Her an dengesini kaybedebilecekmiş gibi hissediyordu ve etrafında olanları pek anlamlandırabildiği söylenemezdi.

Jaehyun restoranın tuvaletine geldiklerinde kapıyı ardından kapattı. Diğerinin elini bıraktı ona öndü; Taeyong etrafına bakmış, nereye geldiklerini anladığında şaşkın şaşkın diğerine bakmaya başlamıştı.

"Sence de böyle bir kaçamak için artık yaşlı değil miyiz, Jaehyun?"

Uzun saçlının dudakları bir anlığına aralandı, onun ne demeye çalıştığını anladığındaysa da bir kahkaha atmadan duramadı. Ne yapacaklarını sanmıştı o?

"Hayır, hayır, gel buraya..." Yanına gelmesini işaret etti. "Yüzünü yıkayalım, kendine gel."

Taeyong yanına geldiğinde ellerinden birini yanağına yerleştirdi, diğerini de suyla ıslatıp yüzüne çıkarmıştı. İçkinin etkisiyle pespembe olmuş yanaklarına su serpti biraz, nazikçe. Gözleri kapanmaya başladığında gülümsedi Jaehyun, gamzeleri yerlerini almıştı hemen.

Isınmış yüzünü biraz da olsa serinletebildiği zaman geri çekildi. "Gel, masaya dönelim."

Koluna girdi, onları bekleyen çiftin yanına oturana kadar da bırakmadı. Aralarından pembe saçlı olan masaya döndüklerini görünce gülümsedi. "Daha iyi misin, Taeyong?"

"Ona bu kadar içirmemeni söylemiştim." Jaehyun söylendi, gözleri karşısındaki adama odaklanmıştı suçlarcasına.

İkili atışmaya başladığında Taeyong'un gözleri tembelce ikisi arasında gidip geldi. Aklına bir fikir gelmiş gibi elini havaya kaldırdı ve aklı başında bir Taeyong'un asla söylemeyeceği cümleler dudaklarından döküldü.

"Biliyor musunuz, sizi ilk gördüğümde aranızda bir şey var sanmıştım." Elini ikisi arasında salladı, bütün masanın dikkati ona dönmüştü şimdi. Ne dediğin farkında olmadan gülüyordu.

"Gerçekten mi?" Jaemin sordu, Jaehyun'un yüzündeki şaşkınlık onu keyiflendirmişti.

"Evet, çok kıskanmıştım, gerçekten." Jaemin'e doğru döndü, işaret parmağını kaldırıp sallamaya başlamıştı. "Güzel bir adamsın, Jaemin-ah, kıskanmıştım..."

Jeno ve Jaemin dayanamayıp gülmeye başladıklarında Taeyong dudaklarını büzdü; Jaehyun'sa büyümüş gözleriyle onu süzüyordu. Onu kıskandığını açık açık itiraf mı etmişti?

Taeyong karşısında oturan, gülmekten gözleri kısılmış siyah saçlı adama odaklandı. "Sen gerçekten şanslısın, Jeno-shi... Jaemin-ah çok güzel bir adam. Ne şanslısın..."

Jeno şaşkın şaşkın bakındı birkaç saniyeliğine, tekrardan gülmeye başlamıştı ardından. Tatlıca gülümseyerek cevapladı. "Sen de çok güzelsin, Taeyong-shi. Jaehyun çok şanslı bir adam."

Taeyong'un zaten pembeleşmiş suratı kıpkırmızı oldu. "Böyle deme~"

Yüzünü masadaki kolları arasında sakladığında Jaemin artık kahkahalara boğulmuştu. Jeno'nun dedikleriyle diğer adamın kulaklarının da hafifçe kızarmaya başladığını görmüştü. Bu gerçekten keyifliydi.

Aklına gelen fikirle zar zor gülüşünü bastırdı.

"Taeyong-ah, bana biraz üniversite anılarınızı anlatsana." Jaemin yüzünü masaya gömmüş adamı kolundan dürttü. İleride Jaehyun'a karşı kullanabileceği birkaç bilgi öğrenmekten zarar gelmezdi, değil mi?

end to start | jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin