BÖLÜM YİRMİ İKİ: ''SON YAKARIŞ, SON ÖLÜM.''

1.6K 121 197
                                    

Herkese merhaba!

Bölüm şarkılarımız:

Hypnogaja-Here Comes The Rain Again.
Ibi- Some Sand.

Keyifli okumalar dilerim!

Keyifli okumalar dilerim!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaralarım vardı.

Kustuklarım, hazmedemediklerim, sessizce içimde parçaladıklarım.

Hayallerim vardı. Üzerinde kendi kanımın ağır lekesi, içinde ruhumdan hediye kalan feryatların acı gülümsemesi. Umudum vardı. Kendini geleceğe oldukça sağlam bir ip ile bağlayan bir umudum, o ipi acımasızca kesen bir kaderim vardı. Sessiz kaldıklarım vardı benim. Dudaklarımı ağlaya ağlaya tutkal ile birbirine yapıştırdığım anlar vardı, kendimden iğrendiğim ama elimden o kadarının geldiği tonlarca an. Sevgisizliğim vardı. Üzerime yapışan, her insanın beni tanımadan önce o kelimeye yaklaşarak ondan su dilendiği bir yapım vardı.

Arel Yamaç, üzerimde ağırlaşan sevgisizliğe uğramamıştı.

Bana değer vermişti.

Hem de; çok güzel, çok özel bir değer vermişti.

Avucumda soğuk yanağı vardı, parmak uçlarımda narin saç telleri. Gözlerimde hayallerimi süsleyen o buz mavisi gözleri. Buz mavisi gözlere, kimsesiz bir bulut kadar yumuşak kalbe sahip olan adam. Bana değer vermişti. İnanabiliyor musunuz? Hayatımda, on sekiz yıla sığdırdığım yaşantımda, bir insan değer vermişti ve bunun şaşkınlığını hazmedemeden elimden giden buz mavisi gözler oturup ağlamama sebep oluyordu.

İçim cehennemdi. İçim, felaketti. Onun izi olan dudaklarımda göz yaşlarımın tuzlu lekesi, kirpiklerimin hemen altında bana gülümseyerek bakan o hayali adam, titreyen ellerimde kulağım ile duyduğum cümlelerin getirdiği bir ağırlık.

Arafta değildim.

Cehennemdeydim, belki de cehennem kadar iflah olunmaz bir yerdeydim.

Kalbim ikiye bölünmüştü. Sol tarafım Arel'i kırdığım ve onun güvenme çabasını boşa çıkardığımı haykırırken sağ tarafım ise gözlerimin hemen karşısında duran annemin yükü ile eziliyordu. Bu, çifte acı mıydı? Avucumda avucu yoktu ama karşımda çocukluğumun katili vardı. Dudaklarımda dolgun dudakları yoktu ama kirpiklerimin hemen karşısında bana uyguladığı şiddet ile tüm yıllarımı gözyaşı kokutan o kadın vardı. Yanımda da değildi. Yanımda olmasının getirdiği güven ile rahatlayan yüreğim şimdi hem bana kırgın olması ile, hem de yokluğunun yarattığı depremler ile yüz göz olmuştu.

Acı kahvelerimi ondan aldığım kahveler üzerimde geziniyordu. İnce dudakları beyaz dişlerini ve sivri dilini arkasına almıştı, üzerime salmak için yalnızca tek bir hamlemi bekliyordu. Beyaz, kendi kız çocuğunun kanı kokan o ellerine baktım. Bir kez olsun titremeyen, üzerimde biten ve çığlığımı kendi pelerini yapan elleri. Sonra ayaklarına baktım. Topuklu ayakkabılarına. Her gece çıkardığı ses ile kabuslarıma misafir olan o topuklu ayakkabılara. Milyonuncu kaybedişime baktım.

SERMESTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin