Acıyan yaralar ne zaman kabuk bağlar anne?
Acımıyor dersem geçermi baba?Ne acı değilmi sevildigimiz, sığındığımız yerlerden vurulmak.
Bir tatlı söze kanıp,bir güler yüze tav olmak. Hangi insan sorgular ki mutlu iken hayatını? Hangimiz üstün tutar acı gerçeklere, tatlı yalanları?Bende de böyle mi olmuştu sahi? Mutluluktan havalara uçarken,ayaklarımın altındaki kara toprağı ne çabuk unutmuştum ben .
Yere cakilinca niye yanmıştı canım bu kadar? Bilmiyirmuydum sonumun bir avuç toprak olacağını?Hayır! hayır! Beni yıkan şey sonum değildi ki onu bular çabuk kabullenmemdi. Kabullenmek zorunda kalmamdı..
***
O lanetli günün ardından Lavin tam bir aydır komadaydi. Ameliyatı atlatmışti fakat bilinci hala kapalıydı.
Bir aydır ölüm uykusundaydı sanki.Alaz günlerce hastanede kalmıştı, meleğinin yanında uyuyup onunla uyanmıştı. Ama hiç bir şey gelmiyordu elinden.
Çiçeği her geçen gün dahada eriyip gidiyordu gözleri önünde. Hiç bu kadar çaresiz, hiç bu kadar kimsesiz hissetmemişti adam.
Bu geceyide Lavinin yanında sonlandirip sabahladi. Son kez çiçeğine bakıp gülümsedi.
"Bunun hesabını ödeyecekler"deyip çıktı odadan.Bu bir ay içinde oda mahvolmustu.
Ne doğru düzgün yemek yiyor nede uyuyordu. Gözüne zerre uyku gitmezken, boğazından tek bir lokma bile geçmiyordu.Ne doğru dürüst iş yapa biliyor,nede Lavine bir fayda sağlıyordu. Çiçeği uyuyunca nede çekilmez olmuştu hayat onun için.
Hastaneden çıkıp hızla otoparka girdi arabasına binip, hızla uzaklaştı ordan.
Aklında bin bir düşünce,kalbinde sızı, içinde bitip tükenmeyen her geçen gün dahada harlanan intikam ateşi.
****
Kısa sürede varmıştı mekana. Arabadan inip adamlarına park etmelerini söyleyip mekana girdi.Tankut tutulduğu odaya geçip ışıklarını açti. Malum gecenin ardından Alaz mekandaki tüm adamları toplamış hepsine cezasını vermişti. Ardından onları Barbara teslim etmişti. Arkadaşı düşmanlarına işkence etmek kokusunda ona bin basardı. Bu konuda ona güveniyordu. Kendine sadece o gece Lavinin yanında olan onu öldüren adamı ve. Tankutu saklamisti.
O adamda üç gün önce işkencelere dayanamayıp geberip gitmişti.Sona alçak kansız Tankut kalmıştı bir tek.
Perişan halde ona bakan Tankutu görüp gülümsedi.
Adamın bedeninde tek bir sağlam nokta yoktu. Bir aydır her gün çeşitli işkencelere maruz kalıyor, açlık,susuzluk ve bir de uykusuzluk da eklenince durum çekilmez bir hal alıyordu.
"Bakalım bugün menüde ne var??"diyen Alaz acınası halde olan adamın etrafında bir tur attı.
"Esmer yalvarırım yeter sık kafama kulun kölen olayım. Sık!"deyip hıçkırıklara boğuldu Tankut.
Alaz ise sanki onu duymuyormuş gibi en yakın adamını sağ kolunu çağırdı yanına
"Hamza zincirleri getirin,bunu kollarından tutup asın duvara,soyun üstünü başını"
Alaz sözünü bitirir bitirmez büyük bir korku yerleşti Tankutun içine. Buradan sağ çıkamayacağını biliyordu ama bu kadar acıya dayanacak gücü de yoktu. En kötüsü de Alaz her geçen gün acının şiddetini daha da artırıyordu. En son ona voltajla elektirik vermişti. Bu aklına gelince adam acıyla yalvardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESARET;bir yok oluş hikâyesi
Chick-Lit"Biz belasız, zararsız, olaysız olamayız! Elimi tutarken aklına kazı bunları. Biz zamansız mekansız bir arada duramayız.Korktuğunda kaçabilirsin,ben hep aynı yerde duracağım. Elini ölsem bırakmam, ama gidersen de tutmam " 'Alaz Sezgin "Cehennemle bi...