9.Bölüm

364 25 23
                                    

HYUN JAE'DEN

Yorgunlukla toplantı odasından çıkıp, kendi odama girdim. Sonunda.

İhale sonunda bitmişti...

Ama cidden o kadar yorgundum ki. Resmen üç gündür uyumuyordum. Ve kafam cidden yerinde değildi. Jimin ben toplantıya girerken odamda bekleyeceğini söylemişti. Jungkook. Onu zaten dün geceden beri görmüyordum. Açıkçası.

Görmekte istemiyordum...

Ondan hoşlanmıyordum. Buna kesin bir şey söyleyemezdim elbette ama. Hoşlanmamayı umuyordum. Ancak bugün sinirlenip, kendi kendine triplere girmesi...

Kavgalarımız en fazla birkaç saat sürerken mesajlarıma bile bakmamış, aramalarıma cevap vermemişti. Ne olmuştu birdenbire bilmiyorum. Kafayı sıyırmıştı sonunda...

Odama girdiğimde Jimin bakışlarını telefonundan çekip, bana yöneltmişti. Telefonu kapatıp, gülümseyerek yanıma geldi.

- Nasıldı? Kazanır mısın sence?

- İyi gibiydi. Kazanamasam bile, şirket batmaz. Orası kesin.

Başını 'güzel' dermiş gibi salladı.

- Bu iyi bir şey.

- Çok iyi bir şey.

Gülümseyip, masamın yanına gitti. Çantamı ve ceketimi alıp, yanıma geldi.

- O zaman yemek yiyip, seni eve bırakayım. Güzelce dinlen.

- Tek ihtiyacım olan şey bu sanırım.

Güldüğünde ben de güldüm.

- Hadi gidelim.

Ceketimi ve çantamı ondan alıp, odadan çıktım. Birlikte otoparka gidip, arabaya bindik. Sanırım iyi bir uyku çekmem lazımdı.

~~~~~~~~~~~~~

Eve girip, ayakkabılatımı ve ceketimi çıkardım. Yorgunlukla salona ilerlediğimde, arkamdan iki kol bedenime dolanmıştı.

- Benim yüzümden yine yoruldun.

- Hoşbuldum ablacığım. Sen nasılsın?

Kollarını çekip, önüme geçti.

- Hey. Ben ciddiyim.

Gülümseyip, saçlarını karıştırdım.

- Sonuç olarak bitti. Şimdi dinlenirsem seni tamamen affedebilirim.

Başını sallayıp biran da kucağına aldığında korkuyla bağırdım.

- Min Yoongi! Korkuttun beni. Ayrıca bırak. Yürüyebilirim.

- Sus kız. Benim yüzümden yoruldun. İçim hiç rahat değil. Bu yüzden seni odana kadar taşıyacağım.

- Annemlerle konuşsaydım.

Odama ilerlemeye başladığında omuz silkti.

- Evde değiller. Teyzemlerle dışarı çıktılar.

- Namjoon?

Göz devirip, kapıyı açtı.

- Şerefsiz. Yatağımda camış gibi yayılmış uyuyor.

- Yani senin gibi.

Diyip, güldüğümde, tebessüm etti. Ardından yavaşça yatağa oturttu.

- Sen kaç kilosun?

Dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

- Kırk yedi?

Kaşları çatıldıpında başımı 'ne var' der gibi iki yana salladım.

Friends JJKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin