İki

50.4K 2.8K 1.5K
                                    

19.10.2020

***

''5 harfli bir hayvan. Z ile başlıyor.''

''Zürafa olabilir mi abi?'' Adam göz devirip kağıda döndü.

''Matematiğinde mi yok Şükrü? 5 harf diyorum.''

''Tamam abi Zürafa 5 harfli değil mi zaten?''

''6 oğlum 6.''

Masada oturmuş bulmaca çözen adamlara bakış atıp başımı salladım. Tek eğlenceleri oydu. Ben onu bile yapmıyordum. Tüm gün yatakta oturup küçücük pencereden dışarıyı -daha doğrusu avluyu- izliyordum.

''Hadi gel bizde oyun oynayalım.'' Yanıma yaklaşan Selçuk'a baktım.

''İstemiyorum. Benim eğlence anlayışım bu değil.''

''Emin ol onlarında değildir Melih. Ne yapsın adamlar başka bir şey mi var oyalanacak?'' Daha fazla konuşmak istemediğim için ayağa kalkıp ''Çay alacağım istiyor musun?'' diye sordum. Kafasını sallamasıyla mutfak bölümüne doğru gittim. Hâlâ hayvanı bulmaya çalışıyorlardı.

''Zebra'' dedim yanlarından geçerken. ''Aaa...'' diye şaşkınlık nidaları attılar. Gülerek kafamı iki yana salladım. Çaydanlığı alıp 2 bardak çay doldurdum. Tekrar yatağıma gidip, Selçuk'a bir bardak verdim.

''Sağ ol.''

''Afiyet olsun.'' Beraber çayımızı yudumlarken ona döndüm.

''Sana bir şey soracağım.''

''Sor.''

''Şu gardiyan var ya... Adı Uğur. Nasıl biri o.''

''Sen ne kadar biliyorsan ben de o kadar biliyorum. Aynı zamanda geldik buraya.'' Kafamı anladım dercesine salladım. O adamın ne bok yediğini öğrenmem lazımdı. Belli ki benimle uğraşmaya devam edecekti. Elimde bir koz olmalıydı. Belki başka bir şeyler de yaptırabilirdim. Annemi aramaya ihtiyacım vardı.

''Havalandırma saati!'' kafamı kapıya çevirdiğimde koğuştakilerin çıktığını gördüm.

''Bir lavaboya gideyim de gelirim. Sen gardiyana söylersin''

''Ama...''

''Altıma mı işeyeyim Selçuk?'' Selçuk sabır dilenircesine kafasını sallayıp kapıya gitti. Bende hemen lavaboya gidip işimi hallettim. Koğuştakilerin hepsi çıkmıştı. E tabi kısıtlı zamanda insanlar hava almak istiyordu.

Kapıda bekleyen gardiyana mahcup bir gülümseme ile bakıp diğerlerini takip ettim. Avluya gireceğim esnada onu gördüm. Köşede o gün ki mahkumu şıkıştırmış bir şeyler konuşuyordu. Mahkum kafasını kaldırıp bir şeyler deyince gülerek ona yaklaştı ve kalçasını avuçladı. Gözlerim sonuna kadar açıldı. Ulan kimse görmüyor muydu? Etrafıma baktığımda herkesin önden önden gittiğini gördüm.

''Hey! neyi bekliyorsun?'' Arkamdan gelen gardiyana dönüp ''gidiyorum'' dedim. Diğer tarafa dönünce Uğur ve elleştiği mahkuma baktım. Bana bakıyorlardı. Sırıtarak bakmaya başladım. Elime düştün Uğur efendi. Görürsün sen.

''Hadisene!'' gardiyanın bağırması ile mahkumu duvarın arkasın çekti yakalanmamak için.

''Tamam geliyorum'' dedim ve avluya adımımı attım.

Avluda ki diğer arkadaşların yanına gidip sohbet etmeye başladım. Ama aklım hâlâ gördüklerimdeydi. Açıkçası biraz ürküyordum da. Bundan sonra ne olacaktı? Öğrenirlerse muhtemelen o gardiyan atılır, üzerine ceza yerdi. Hangi cesaretle bunu burada yapıyordu ki? Birde erkek. Yokluk mu çekiyordu anasını satayım...

Düşüncelere dalmışken bakış açıma Uğur girdi. Kafasıyla işaret verdi. Eninde sonunda konuşacaktık. Zaten ondan istediklerim de vardı. Bu nedenle yanına doğru adımladım.

''Evet ne istiyorsun?'' diye sordum.

''Bak gördüklerin hakkında konuşmak istiyorum.''

''İbne misin lan sen?'' diye sordum birden. Uzatmanın alemi yoktu. Duydukları karşısında dişlerini sıkarak sinirle konuştu.

''Doğru konuş benimle!'' diye bağırdı bana. Yakınlardaki birkaç kişi bize döndü.

''Seni gördüm biliyorsun değil mi?''

''Bana bak... ayağını denk al tamam mı? Eğer buradan bir kişi öğrenirse seni yaşatmam.''

''Asıl sen denk al. Diğer gardiyanlara söylememi istemezsin değil mi?''

''Ulan ben senin-'' diyerek koluma tutması üzerine kendimi çekmeye çalışarak:

''Dokunma bana!'' dedim. İğrenmiş olmam onu afallatmıştı. Kafamı diğer gardiyana çevirerek:

''Gardiyan bey!'' diye bağırdım.

''Sakın!'' dedi. Sinsi bir sırıtış gönderip: ''artık elimde bir koz var. Benimle uğraşma. Hatta senden yardım istediğim zaman bana imkan sağlayacaksın.'' dedim.

''Yok ya. Sen kendini çok zeki sanıyorsun galiba.''

''Gardiyan bey!'' diye tekrar bağırdığımda sabır dilenircesine kafasını sallayıp gözlerini kapattı. Gözünü açıp bana baktı sinirle. O sırada yanımıza gelen gardiyanı görünce dişlerinin arasından ''tamam'' diyerek tısladı. Ona sırıtıp yaklaşan gardiyana baktım.

''Ne istiyorsun?''

''Kaç saat kaldı diyecektim.'' Gardiyan önce bana sonra Uğur'a baktı. Muhtemelen ona neden sormadığımı merak ediyordu.

''Yarım saat var daha'' dedi.

Teşekkür edip Selçuk ve arkadaşlarının yanına gittim. Hâlâ bana bakıyordu sinirle. Sırıtıp önüme döndüm. Benimle uğraşmak o kadar kolay değil. Görürsün sen bundan sonra.

MAHKUM | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin