Yirmibir

34.1K 1.9K 1.1K
                                    

24.11.2020

***

Sabah kahvaltı yapmadan önce Arda'yı aramıştım. Annem ile tekrar konuşmak iyi gelmişti. Kahvaltıdan sonra Yılmaz abinin yanına oturup çay içtik.

"Melih annen nasıl haber var mı?"

"İyi abi... Daha iyi." İçimdeki sıkıntıyla nefes vermiştim. "Daha iyi olur inşallah."

Mutfaktan çıkan Selçuk'a baktığımda bana bir bakış atıp Mert'in yanına gitti. Gülüşerek konuşuyorlardı. Bu kadar kolay mıydı be... İnsanların tahammül edemediği biri miydim gerçekten? Bir bir uzaklaşacaklardı benden. Uğur tek vardı yanımda ama belli ki o da gidecekti. Hatta mesajlardan sonra onun da cinsel tatmin dışında bana değer vermediğini düşünmeye başlamıştım.

Yılmaz abi koluma vurup bakışlarımı ona çekmemi sağladı. "Takma artık" Selçuk için söylediğini anlamıştım. Dudak büzüp derin bir nefes alıp bıkkınlıkla bıraktım. "Alıştım artık abi. Etrafımda ki herkesi uzaklaştırıyorum" Acıyla baktı suratıma. "Deme öyle" dedi sadece. Onunda diyecek bir şeyi kalmamıştı.

Yatağıma geçerken Selçuk'un bana baktığını gördüm. Üzgün suratımı görünce ayağa kalktı ama Mert kolunu tutup durdurdu. Adam resmen üzerime oynuyordu.

Kafamı pencereye çevirdim. Sıkıntıdan patlıyordum. Telefon titreyince cebimden çıkarıp baktım. Yine aynı kişiydi.

Birtanem: Bugün yanına geliyorum. Boş bir zaman ayır :)

Kalbim sıkışmıştı. Demek buraya gelecekti. Onu da bana yaptığı gibi odaya mı götürecekti. "Hıh! Ne salaksın Melih. İkisi de dışarıda. İstedikleri gibi vakit geçirirler."

"Kiminle konuşuyorsun?" Mert sırıtarak baktı bana. "Neden geldin. Ne istiyorsun?"

"Yalnız olduğunu gördüm acıdım" Alaylı söylemleriyle sırıtarak baktım. İyi bir dersi hak ediyordu. "Yaa ne yüce gönüllü bişeysin sen"

"Etrafında ki insanları bir bir kaybetmek nasıl bir duygu Melih." Gözleri parlıyordu. Bu kadar mı nefret ediyordu benden.

Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerinin içine bakarak sırıttım. "Benim en çok istediğim kişi yanımda zaten. Senin yanında olmayan biri" Gülen suratı şaşkınlık dolu bir hal aldı. Gözlerinde ki acıyı görebiliyordum.

"Ne demek bu?" Gülerek arkama yaslandım. Yakamı tutup sarstı. "Ne demek bu!"

"Anladın bence. Daha fazla söze gerek yok" O sırada koğuşun kapısı açılıp içeriye gardiyan gelmesiyle havalandırma saatinin geldiğini anladım. Önümden itip kapıya gittim. "Gel buraya bana hesap ver!" Bana yaklaşıp kolumu yakalacağı esnada Kadir gardiyan itti onu. İkimize şaşkınlıkla baktı. "Dokunma ona!" Kadir gardiyanın parmağını savurup söylediği şeylerle sırıtarak baktım Mert'e. Omuzları çökmüştü. Beter ol pislik!

Kapıdan çıkıp diğerlerini takip ettim. Dışarıya bakınca Uğur'u aradım ama görünürde yoktu. Kadir gardiyan yanıma gelip: "Telefonu ver." dedi. Kafamı sallayıp çaktırmadan çıkarıp verdim. Beni avluya yönlendirip gitti.

Yılmaz abilerin yanına gidip oturdum. Mert köşede kaldırıma oturmuş çimleri yoluyordu. Bunu fark eden gardiyan omzuna vurup: "Babanın bahçesi mi lan bu! Seni o çimler gibi yolmamı istemiyorsan hareketlerine dikkat et!" Mert sinirle bakıp ayağa kalktı. Yanımızda oturan Selçuk'un yanına geldi.

"Bu da iyice Selçuk'un götüne yapıştı." Yılmaz abinin dedikleriyle güldüm. Mert bize bakıp yanımıza geldi. "Yılmaz abi nasılsın?" Yılmaz abi şöyle bir süzüp: "Efendi efendi konuşacaksan konuş ama ben Selçuk değilim velet. Ona göre davran."  dediğinde Mert afalladı. Selçuk'a yaptığı gibi Yılmaz abiyi de kullanıp bana karşı doldurmaya niyetlenmişti ama evdeki hesap çarşıya uymayınca gerisin geriye oturdu yerine.

MAHKUM | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin