Yirmidokuz

27.3K 1.7K 406
                                    

06.12.2020

***

Kahvaltı sofrasından oturmuş önümdeki peynirle oynuyordum. Dün yaptıklarımdan dolayı kimsenin yüzüne bakamıyordum. Tam bir aptal gibi davranmıştım. Aşk insanı aptal yapıyormuş ama beni geri zekalı yaptığı kesindi.

''Melih yesene oğlum'' Yılmaz abi seslenince ona baktım. Bana kızgın değil miydi?

''Niye aval aval bakıyon len?'' Ona hala salak salak bakarken gözlerim doldu. Yüzümü buruşturduğumda yine ağlayacağımı anladı. ''Melih hamile misin oğlum? Ne bu duygusallık''

''Olabilir'' dedim ne dediğimi bilmeyerek. Herkes söylediğim şeyle bana bakmış sonra kahkahalarla gülmeye başlamışlardı. Yılmaz abi diğerlerine bakıp kafasını işaret etti. ''Bunun devreler yanmış'' Selçuk bana dönüp: ''Avluya çık bugün. Biraz hava alırsın'' Kafamı salladım sadece.

Kahvaltıdan sonra gardiyanın gelmesiyle avluya çıktık. Temiz havayı içime çekip diğerlerinin yanına oturdum. Gözlerim onu bulmak istercesine etrafı taradığında Uğurun olmadığını fark ettim. 

''Kimi arıyorsun?'' Selçuk konuşunca ona baktım. Omuz silkip aklıma gelen yalanı söyledim. ''Hiç... Mert'e baktım ya. Görmedim de.'' Kafasını sallayıp çaprazımı gösterdi. ''Orada.'' Mert'e çevirdiğimde kafamı, onun da bana baktığını gördüm.

Biraz şaşkındı. Halimi fark ettiği içindi sanırım. Bir süre ben de bakışlarına karşılık verip kafamı çevirdim.

''Uğur'un yanına gelen kim abi?'' Ne zaman yakınıma geldiğini fark etmediğim Kadir gardiyan ve diğer bir gardiyan sessizce konuşuyorlardı. ''Ne biliyim lan!''

''Sevgilisi mi abi?''

''Galiba.'' dedi Kadir. O sırada bana değdi gözleri. Üzüntüyle bakmama kısa bir an afallamıştı. Sonra ''Hayırdır.'' gibisinden salladı kafasını. Bir şey demeden kafamı çevirdim.

Demek gelmişti kadın. Üstelik sevgilisi olduğu doğruydu. Ben hala salak salak üzüleyim burda...

Oturduğum yerde vücudum karıncalanınca yürüme ihtiyacı duydum. Ne zamandır uyuduğum için bedenim yorgun düşmüştü. Yılmaz abinin yanına gidip volta atmaya başladım bende. İlk şaşırsa da kolunu omzuma atıp yürümeye başladı. ''Melih üzme abicim kendini. İyice güçten düştün''

''Elimde değil.'' dedim sadece.

''Kimsenin elinde değildir zaten. İster istemez kafaya takıyorsun ama bir şekilde hayata dönmen lazım. Hayat üzülmek ve kendini yıpratmak için çok kısa'' dedi bilgece. Gülümseyerek baktım ona. Sonra sırıtıp kendini gösterdi. ''Bak bana... Tavrım nasıl. Dünya sikine minare götüne kafasındayım'' Söylediklerine gülüp: ''Bende ne zaman özüne döneceksin diye bekliyordum abi'' dedim. Oda koca bir kahkaha atıp daha sıkı sarıldı.

Gardiyanın seslenmesi ile ayrılıp kapıya doğru yürümeye başladık. Girmek için vakit gelmişti. Sıralı bir şekilde girerken gözlerim yine kendiliğinde onu buldu. Yanında uzun saçlı, güzel fizikli bir kadın vardı. Gülerek konuşuyorlardı. Bu sahneyi hatırlıyordum. Ama o zaman bana kardeşi olduğunu söylemişti.

Ama bu kadın kardeşi olmadığı belliydi. Bu diğer kadına göre daha cilveli ve aşkla bakıyordu ona. Koluna dokunup şuh kahkaha atmasından belliydi. Uğur ise tebessüm ederken izliyordu onu.

''Vayy gardiyan sevgili mi yapmış?'' dedi mahkumlardan biri. Diğerleri de koluna vurup güldü. ''Yakışıklı adam. E dışarda çıtırları o değil de biz mi götüreceğiz lan!'' dedi. İkisi de acı bir şekilde güldü.

''Çok konuşmayın yürüyün hadi.'' dedi Kadir gardiyan bağırarak. Sonra beni fark ettiğinde derin bir nefes verip omzumdan itti. ''Hadi yürü sen de.'' Kadir gardiyana bakıp kafamı salladım. Son kez Uğur'a bakınca onun da bana baktığını gördüm. Ama çok kısa bir bakışmaydı bu. Önüne dönüp kadınla konuşmaya devam etti. Ben de koğuşa girdim.

Koğuşa girip yatağıma geçtiğim anda midem bulanmaya başlamıştı. Benimle zevk alarak sevişiyordu ama sonra başka bir kadını götürüyordu. Benim yaptıklarım aklıma geldi. Altında zevk alarak inlemiştim. Benim yaptığım neydi peki.

Midem daha çok bulanınca tuvalete koştum. Ama yetişemediğim için biraz üzerime bulaşmıştı. Bu daha da çok kusmama neden oldu. Sabah yediğim iki lokma şeyi kusmuştum.

Fazla zorlanmamdan dolayı gözlerim yaşarmış başıma ağrı girmişti. Hıçkırıklarla ağlamaya devam ederken lavaboya yürüdüm. Suyu açıp elimi yüzümü yıkadım. Aynada ki görüntüm korkunçtu. Yüzüm beyazlamış gözlerimin içi kızarmıştı. Kendimi harap etmekten bir başka bir işe yaramıyordu.

Koğuşa döndüğümde Yılmaz abi yüzünü buruşturdu. ''Melih bu halin ne len!'' Ona cevap vermeden kıyafet ve havlumu aldım. ''Bugün sıcak su yok Melih.'' dedi Selçuk. Omuz silkip duşlara ilerledim. Umurumda değildi açıkçası. Suyun altına girip bedenimi arındırmam gerekiyordu. Muhtemelen bu aldığım soğuk duşlardan sonra yataklara düşecektim ama umurumda değildi.

Duşu açıp üstümü çıkardım. Altına girip soğuk suyun ani darbelerle bedenime çarpmasına izin verdim. Titreyerek duş almaya devam ettim. Yine ağlama seslerim banyoda yankılanıyordu.

İşimi bitirip titreyerek giyindim. Koğuşa girdiğimde bana endişeyle bakıyorlardı. Onlara aldırmadan yatağıma ilerledim. Yatağın içine girip üşüyen bedenimi ısıtmaya çalıştım.

Dişlerim bir birine çarpıyordu titremekten. Boğazım acıyordu. Öksürmeye çalışınca daha da acıdı. Düşünmemeye çalışıp ısınmayı bekledim.

Cenin pozisyonuna gelip ayaklarımı bir birine sürttüm. Biraz daha ısınınca gözerimi kapattım. Bir süre sonra uykuya dalmıştım.

MAHKUM | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin