04.12.2020
***
Kaç gündür yatağımdan çıkmıyordum. Koğuştakiler ara ara gelip kontrol ediyordu ama cevap alamadıkları için bir süre sonra onlarda pes etmişlerdi.
Kendimi çok kötü hissettiğim şu günlerde yine toparlamak için ona ihtiyaç duyuyordum. Hastayım bahanesiyle avluya da çıkmadığım için onu göremiyordum. Görürsem ağlamaya başlayacağımı biliyordum çünkü. Arda'yı da aramadığım içi merak etmiş olmalıydı.
Ama şu aralar kimseyle konuşasım yoktu. Derin bir nefes bırakıp pencereye bakmaya başladım. Bir an önce buradan çıkmalıydım. Yoksa kafayı yiyecektim.
''Melih gel çay iç bizimle.'' Normalde yatağıma getirirdi ama son zamanlarda çıkmadığım için değişiklik olsun diye demişti sanırım.
''Yok istemiyorum'' dedim benim bile zor duyduğum bir sesle. Ağlamaktan kısık çıkıyordu. ''Melih bırakma kendini. Güçlü olman lazım annen için''
''Olamıyorum'' dedim ağlamaklı bir sesle. ''O aklımdan çıkmıyorken güçlü olamam''
''Çok mu özlüyorsun?''
''Çok'' dedim kısık sesle. Sonra boğazımdan bir hıçkırık çıktı. Derin bir nefes verip ayağa kalktı. Bir süre sessiz ve ölü olan ortamda, kapının vurulma sesi irkilmeme sebep oldu.
Kafamı hafif çevirince Selçuk'un kapıya vurduğunu gördüm. ''Gardiyan! gardiyan.'' diye bağırıyordu. Ne yapıyor bu?
''Ne bu alacaklı gibi!'' Bir süre sonra gelen Kadir gardiyanın sinirle bağırdığını duydum. ''Ne istiyorsun?''
''Melih'in annesiyle konuşması lazım. Telefonla görüşme günü değil ama yardım edin lütfen. Çok ağlıyor'' dedi. Ulan kim dedi sana git konuş diye...
Aniden ayağa kalkınca, günlerdir doğru düzgün besin almayan vücudum sendelemişti. Gözlerim kararınca yatağa tutundum. Biraz kendime gelince kapıya yürüdüm. ''Selçuk!'' dedim uyarıcı sesle.
''Gidip konuşman lazım Melih!'' dedi yüksek sesle. Sonra Kadir'e baktı üzgün suratla. Kadir gardiyan ise bana şaşkınlıkla bakıyordu. Muhtemelen çökmüş halim onu şaşırtmıştı.
''Bekle!'' deyip kapıyı kapattı. Sinirle Selçuk'a döndüm. ''Kim sana dedi benim yerime konuş diye. Senden yardım isteyen mi oldu!'' dedim bağırarak. Şaşkınlıkla baktı bana. Diğerleri de şok olmuştu. Zira benden böyle bir tepki beklemiyorlardı.
''Ben ihtiyacın var diy-''
''Ben mi söyledim sana! İhtiyacım var mı dedim'' Yılmaz abi yanıma gelip omzumu sıktı. ''Melih abicim kendine gel. Selçuk senin iyiliğin iç-''
''İstemesin kimse iyiliğimi filan!'' deyip kurtardım elinden omzumu. Yılmaz abi sabır dilenircesine yukarı bakıp sinirle baktı bana. ''Lan velet asabımı bozma benim!'' dedi elini kaldırarak. Gözlerim dolu dolu baktım ona. ''Bozarsan boz! Hadi öldür beni! Öldürsene!'' Yakasını tutup sarstım. ''Hadi! Yaşamamın bir anlamı mı var ki? Burda çürüyüp gideceğime öldürsene!'' Onu sarsarken daha fazla gücüm kalmadığı için dizlerimin üzerine çöktüm. Hıçkırarak ağlamaya başladığımda herkes şokla bakıyordu bana.
Az sonra koğuş kapısı açılınca adım sesleri duydum. Yakamdan tutulup kaldırılmamla kafamı kaldırdım. Kadir gardiyan beni dışarıya sürükledi. Kapıyı kilitleyip koridorda ilerlemeye başlayınca beni sarstı. ''Lan derdin ne senin?''
Omuz siktim sadece. Hâlâ göz yaşlarım sicim gibi akıyordu. Odaya geldiğimizde kalbim gümbür gümbür atıyordu. O buradaydı muhtemelen. Ve ben görmeye hazır mıydım bilmiyorum.
İçeriye girdiğimizde boş olduğunu gördüm. Arkamı dönüp Kadir gardiyana baktığımda beni biraz daha içeriye itip telefonu uzattı. ''Konuş. Bitince haber verirsin.'' deyip kapıyı kapattı.
Telefon Uğur'undu. Ama o yoktu. Tekrar ağlamaya başlayınca koltuğa ilerleyip üzerine uzandım. Ama burada seviştiğimiz aklıma gelince ağlamam şiddetlendi ve yastığı fırlatıp orta sehpayı ayağımla ittim. ''Lanet olsun! Sana da lanet olsun şerefsiz herif!''
Ağlamaya devam ederken telefon çaldı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. Açmayınca mesaj attı.
05...: Bugün geleceğim. Bu sefer ekemezsin beni o tatlılar yenecek ;)
Kimdi ulan bu. Bu sefer kardeşi olduğunu da sanmıyordum. Baya flörtöz bir mesajdı bu.
Sinirle telefonu koltuğa fırlattım. Hayranları bitmiyordu itin.
''Bitti mi?'' Kadir gardiyan içeriye girince ona döndü bakışlarım. Kimseyi arayacağım yoktu zaten. Kafamı sallayınca gitmek için işaret verdi. Ayağa kalkıp telefonu verdim.
''Uğur neden gelmedi?''
''Ne biliyim ben. Yavuklunu görünce sorarsın.''
''Yavuklum değil o.'' Bana alayla bakıp sırıttı. ''Hayırdır? Küs müsünüz?'' Göz devirip önüme döndüm.
''Sana en başta ondan etkileneceksin dedim değil mi?'' Kafamı salladım. ''Şimdi haklı olduğumu anlamışsındır.''
''Ondan hoşlanmıyorum'' dedim. Bilmiş bir gülüş atıp kapısına geldiğimiz koğuşun önünde durup bana baktı. ''Biliyorum'' dedi. Tek kaşımı kaldırarak bakınca kapının kilidini açıp beni içeriye itmeden önce ''Çünkü ona aşıksın'' dedi. Arkamı döndüğümde kapı kilitlenmişti. Kapıya vurup: ''Değilim tamam mı? Değilim!'' diye bağırdım.
Delirmiştim iyice. O ise kahkaha atıp: ''Kabullenme aşamasına daha gelmedin demek. Merak etme yakında o da olur'' O aşamayı çoktan geçmiştim ama onun bilmesine gerek yoktu.
Önüme dönünce koğuş bana şaşkınlıkla bakıyordu. Bir şey demeden yatağıma girdim. Son bir kaç gündür yaptığım gibi ağlayarak uykuya daldım.
Kısa bir bölüm oldu ama beklediğiniz için attım. Sınavlar yoğun bu nedenle bölümler sık gelmiyor. Baba yorgun :'(
Yorum ve vote bırakmayı unutmayın. Sizi seviyoree ❤ :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM | bxb
Action[TAMAMLANDI] Babasını bıçaklaması üzerine hapse giren genç bir delikanlı... Hapishanede tanıştığı biri hayatını değiştirebilir mi? Başlangıç:16.10.2020 Bitiş:16.01.2021