İki gün olmuştu. Alparslan'ın Eylül'süz geçen iki günü dolmuştu. Alparslan ne yaparsa yapsın ulaşamıyordu ona. Duygu kapıya gelen Alparslan'ı bir kere daha geri çevirmişti. Eylül kendini konuşmak için hazır hissetmiyordu. Alparslan ise Eylül'ü incittiğini düşünerek kahroluyordu.
O gece Eylül, Rüzgar'ı alıp kendini sokağa atmıştı. Öyle ki telefonu dışında tek bir eşyasını alamamıştı, hatta evinin anahtarını bile almayı düşünememişti. Daha sonra Duygu, Eylül'ün eşyalarını almaya gittiğinde Alparslan tek bir eşyasını dahi vermemişti. Ne yaparsa yapsın Eylül'ü geri getirmeye kararlıydı.
Duygu, Eylül'ün yanına oturarak konuştu.
"Bir kere daha Alparslan'ı göndermeyi başardım. Ama bir dahakine kapıyı kırarak içeri gireceğine emin olabilirsin. Şimdi ne yapacağına karar versen iyi olacak çünkü akşam yine gelecekmiş ve seninle konuşmadan da gitmeyecekmiş. Hatta akşam geldiğimde almadan gitmeyeceğim dedi. "
"Haklı çıkmandan nefret ediyorum. "
"Beni dinlemediğinde olanlardan da nefret ediyorsun ama. "
"Yine başlama Duygu ne olursun! "
"Vallahi başlarım kimse de tutamaz beni, Alparslan mum olmuş mum! Ya öyle bir yalvarışı vardı ki aferin benim Sarı'ma dedim içimden. "
"Bilerek yapmışım gibi konuşma lütfen. "
"Bilerek yapmadın ama bilerek devam edebilirsin. "
"Saçmalama Duygu öyle bir şey olmayacak! "
"Asıl sen saçmalama Eylül çokta güzel olur! Yeni bir hayat kur kendine, mutlu ol yeniden. Hayatını heba etmene dayanamıyorum, al işte fırsat. "
"Benim mutluluk hikâyem ancak kelebek ömrü kadar olur, denemeye bile gerek yok. "
"Delinin zoruna bak! O niyeymiş? Bir kere mutsuz oldun diye hep aynı şey olacak değil ya! Nerden biliyorsun Alparslan ile mutlu olmayacağını, belki çok mutlu olacaksınız. "
"Yapma Duygu davul bile dengi dengine. "
"O ne demek öyle? "
"Ben evlenmiş, boşanmış, çocuklu bir kadınım; ayrıca ben sadece bir aşçıyım o iş adamı daha ne olsun? "
"Şu an çok ciddi saçmalıyorsun! "
"Saçmalamıyorum! Çevresindeki insanlar belli, düşünceleri, bakış açıları, statüleri sende gayet iyi biliyorsun bunları. O şatafatın, yapmacıklığın, çıkarlar üzerine kurulu arkadaşlıkların içinde ayrık otu gibi dururum ve asla kabul görmem. Bir yerden sonra o az önce kapıda yalvaran adam da beni aynı görmeye başlar. "
"Galip'in daha büyük bir serveti varken bunları yaşamadın da Alparslan'la mı yaşayacaksın? "
"Galip'in de, ailesinin de insanları statülere ayırmak gibi alışkanlıkları yoktu. Onlar için insan parayla ölçülmüyordu. " Duygu da Eylül'ün söylediklerinde doğruluk payı olduğunu biliyordu.
O sırada çalan kapıya Duygu yerinden kalkarak hızlı adımlarla yürüdü. Gelen Derya'ydı. Derya zoraki bir tebessümle baktı Eylül'e. Duygu her zaman ki neşesinin aksine durgun bir şekilde ablasına,
"Hoş geldin. " dedi. Eylül'ün az önce söylediği gerçekler keyfini kaçırmıştı. Derya başını sallayarak oturdu. Derya birkaç dakikalık sessizliğin ardından Eylül'e dönerek,
"İlaçlarını aksatmadan içiyor musun? " diye sordu. Eylül başını salladı sadece gözleri boşluğa düşmüşken. Yine bir sessizlik hükümran oldu salona, Derya söylemek istediklerini nasıl Eylül'ü kırmadan doğru anlatabilmenin muhasarasına düşmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM KAHVE KOKUSU
General FictionTAMAMLANDI! Kopan düğme Eylül'ün ayaklarının dibine düşerken Galip gözlerini Eylül'ün gözlerinden ayırmadan, "Evet çok kalın kafalıyımdır! " diyerek bir düğmesini daha kopardı. "Laftan da anlamıyorum! " demesiyle bir tane daha kopardı. "Sözden de...