Alparslan eve geldiğinde Eylül'ü bulamamış ve deliye dönmüştü. Annesinin Eylül'e olan hislerinden rahatsız olduğunu, onaylamadığını biliyordu. Direkt annesinin karşısına dikilmişti. Biliyordu ki Eylül öylesine gitmezdi daha birkaç gün olmuşken dönmesi.
Oturduğu koltukta dergi okuyan annesinin elindeki dergiyi alarak gözlerini dikti.
"Eylül nerde? "
"Ne bileyim oğlum Eylül nerde! "
"Anne! " biliyordu ki annesi ona yalan söyleyemezdi.
"Doğrusunu yaparak gitti. Sende ardına düşme doğrusunu yaparak. "
"Anne, sen ne zamandan beri benim hayatımla ilgili kararlar alabiliyorsun?! "
"Ben senin annenim annen! Senin için neyin doğru olduğunu bilecek ferasettyim çok şükür. Eylül, başından bir evlilik geçmiş, çocuklu, dul bir kadın sana göre biri değil. Onada yazık. Yarın öbür gün sen bunları sorun edersen onun hali ne olacak? Sende biliyorsun ki bu olmayacak duaya âmin demek. "
"Anne bunlar sadece senin için sorun benim için değil. Ayrıca bana göre olmamasına nasıl karar veriyorsun, kime göre neye göre? Ben Eylül'ün ne yaşadığını da biliyorum ne yaşatıldığını da. Daha önce ki evliliği umurumda değil, çocuğuna gelince de; Rüzgar benden olacak kardeşlerine abilik eder, bende ona babalık. Hiçbir şekilde Eylül'den vazgeçmem, Eylül ile evleneceğim bu kararımı da ilk sana söylüyorum. Bir daha benim yerime kararlar alma lütfen! Eylül'ü de gelinin olarak görmeye başlasan iyi edersin! " Annesinin tek kelime daha etmesine izin vermeden salondan çıkıp gitti.
Annesinin Eylül'ü göndermiş olmasına çıldırıyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri çıktı. Durmadan Eylül'ü arıyordu ama telefonu hep kapalıydı. Eylül'ün ne kadar kırılmış olabileceğini düşündükçe aklını kaçıracak gibi oluyordu. Tüm eşyalarını da toplamış olduğuna göre kesin evine gitmiştir diye düşünüyordu. Hemen üzerini değiştirip vakit kaybetmeden yola düştü.
Zor kattetiği yol nihayet son bulurken bahçe kapısı dahi kilitli hiç açılmamış evde Eylül yoktu. Defalarca kez seslendi ama değişen hiçbir şey olmadı. Çaresizce sağa sola koşuştu ama yoktu işet! Pes edemezdi, Eylül'ü kaybedemezdi.
Tek umudu Duygu'ydu. Derince bir nefes alarak atladığı arabayla duygunun evinin yolunu tuttu. Duygu'ya gideceğinden emindi bu kez.
Bitmek bilmeyen yol nihyet son bulurken dayandığı kapıyı yumruklamaya başladı.
Alparslan'ın yumrukladığı kapıyı Duygu telaşla açarken,
"Ne oluyor be? " diye kızdı. Alparslan Duygu'yu kenara iterek içeri girdi. Duygu arkasından söylenerek giderken Alparslan delirmiş gibi her yeri arıyordu.
"Ne yapıtıpını sanıyorsun sen? " diye dikildi karşısına Duygu.
"Eylül nerde? "
"O ne demek öyle? Bunu senin bilmen lazım senin evinde çalışıyor. "
"Evde yok işte, nerde? " Duygu Alparslan'ın bağırmasıyla yerinden sıçrarken, "Bilmiyorum! Ne yaptın kıza? " diye dikti gözlerini çattığı kaşları ve belinin iki yanına dayadığı elleriyle.
Alparslan öfkeyle iki elini saçlarının içinden geçirdi.
"Nereye gitmiş olabilir? Evine de gittim orda da yok! " düşündükçe deliriyordu.
"Bilmiyorum. Ama dur Aslı'ya gitmiş olabilir. "
"Kim bu Aslı? Ben niye tanımıyorum. "
"Eski görümcesi! " dedi görümce kelimesine vurgu yaparak. Eline aldığı telefonla Aslı'yı aradı. Eylül orda da yoktu. Alparslan iyice delirirken Duygu endişeyle,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR TUTAM KAHVE KOKUSU
General FictionTAMAMLANDI! Kopan düğme Eylül'ün ayaklarının dibine düşerken Galip gözlerini Eylül'ün gözlerinden ayırmadan, "Evet çok kalın kafalıyımdır! " diyerek bir düğmesini daha kopardı. "Laftan da anlamıyorum! " demesiyle bir tane daha kopardı. "Sözden de...