19. Bölüm

2.8K 190 64
                                    

Eylül ablasının yaptıklarını tek tek yüzüne vururken, kapının diğer tarafında neler olup bittiğini anlamaya çalışan Alparslan vardı. Eylül hakkında daha çok şey bilmek isteğinin önüne geçemiyordu. Telefonunun zil sesini açarak, "Kusura bakmayın cevap vermem gerekiyor. " diyerek masadan kalkmıştı. Serhat anlasada engel olamamıştı. Eylül'ün her bir sözüne dişleri gibi yumruklarınıda sıkarken nefes alamıyordu. Ne sırtını dönüp gidebiliyordu, ne de içeri girip yanında olabiliyordu. Gözlerini tavana dikerek derince bir nefes aldı.

Hülya,

"Haklısın ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapabilirdim ki o zaman? Sende biliyorsun. "

"Vicdanını böyle mi susturuyorsun? Sen asla değişmezsin, hep kötü ve bencildin. " Eylül'ün her bir cümlesi Alparslan'ın merakını daha da artırırken sırtını dönerek bahçeye çıktı. Derince birkaç nefes çekti ciğerlerine. Eylül'e bir şekilde ulaşması gerekiyordu.

Hülya, Eylül'ün söylediklerine cevap veremezken Eylül gözlerini ablasına dikerek, "Burası benim çalıştığım yer. Benim sorunlarımı patronlarıma yansıtmazsan iyi olur çünkü bakmak zorunda olduğum bir oğlum var ve kovulmak istemiyorum. Misafir olarak geldiğin evde misafir gibi davran. " diyerek hırsla mutfaktan çıkıp gitti. Hızlı adımlarla aşağı indi. Odasına girerek kapıyı kapattı. Oyuncaklarıyla oynayan Rüzgar gözlerini dikerek annesine bakarken Eylül oğlunu kollarının arasına alarak sarıldı. Rüzgar ile birlikte yatağının üzerine oturdu. O sırada telefonu çalmaya başlayan Eylül elbisesinin cebindeki telefonunu çıkarıp ekranına baktı.

Duygu arıyordu. Açtığı telefonu kulağına koydu.

"Duygu. " dedi titreyen sesiyle. Duygu hemen anlamıştı bir şey olduğunu.

"Eylül ne oldu? O Alparslan olacak gıcık bir şey yaptıysa o evi başına yıkarım onun! " Eylül'e karşı sert tavırları olan Alparslan gelmişti ilk aklına.

"Yok onunla ilgisi yok. Alparslan Bey'in misafirleri Yavuz Eniştem, ablam ve Kaan'mış. "

"Dur ben geliyorum."

"Yok bu saatte olmaz. Yarın gelirsin konuşuruz."

"Ama sen kötüsündür şimdi. Hiç aklıma gelmedi sana söylemek, bizim ortaklardan biri de Yavuz Abi'ler. "

"Kaan beni görmeyi beklemiyordu tabi, kızdı çıktı gitti. "

"Kaan'ın, Tuğçe ile zor yürüyen bir beraberliği var, daha doğrusu Tuğçe'nin zoruyla yürüyen bir beraberlik, seni hâlâ unutmadığına adım kadar eminim. "

"Umarım öyle bir şey yoktur çünkü artık kaldıramıyorum. "

"Ben gördüğümü söylüyorum. "

"Ben çok yoruldum Duygu, galiba İstanbul'a hiç gelmemeliydim. "

"Lütfen saçmalama Eylül! Nereye kadar kendinden başka herkesi, her şeyi düşüneceksin! Çıldırıyorum senin şu hâline; birazda kendini düşün, yoluna bak! Ne yapalım yani kimse üzülmesin, kimse kırılmasın diye yaşayacağımız hayattan mı vazgeçelim? "

"Ben sadece oğlumla sıradan, sakin bir hayat yaşamak istiyorum bu, bu kadar zor olmamalıydı. "

"Onu zorlaştıran sensin! Bırak kim ne oluyorsa olsun, sen önüne bak. "

"O öyle demekle olmuyor ki. Nereye kadar kafamı çevirip görmemezlikten gelebilirim. "

"Herkes yoluna taş olmaktan vazgeçene kadar sen sadece önüne bak! "

"Ben biraz kafamı toparlayayım yarın gelirsin konuşuruz. "

"Tamam canım ama sen çok aldırma onların gelişine falan. Tamam mı? "

BİR TUTAM KAHVE KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin