"Benim lavaboya gitmem lazım." diyerek ayağa kalktı. Giderken de yüzünü göremediğim birisine eliyle bir işaret yaptı. O kimdi? Berk neden ona işaret yaptı?
Berk işaret yapıp onun önünden geçtikten sonra o kişi de Berk'in arkasından gitti. İyiden iyiye meraklanıyordum. Begüm bendeki telaşı farketmiş olacak ki : "Elif, neden yemeğini yemiyorsun? Betin benzin atmış." dedi. Ben bir şey söyleyemedim. Sanki dünyaya geri dönmüş gibi başımı salladım ve Begüm'e dönerek "Ha?!" dedim. "Elif sen iyi misin?" dedi. "Ş-şey Begüm, Berk tuvalete gideceğini söyledi ya..."
"Eee? Ne olmuş gitmişse? Onu tuvalette yalnız bırakmak istemiyor musun yoksa? Hahahah ^^" dedi.
"Ya Begüm! Bu işin şakası yok! Ciddi bir şey bu! Berk giderken birisine işaret yaptı. Berk gittikten sonra ise o kişi Berk'in arkasından gitti. Çok endişeleniyorum." dedim telaşlı telaşlı. "Endişelenme canım. Bir şey olmaz heralde. Hadi sen yemeğini yemeye bak." diyerek cevap verdi. İstemeyerek iskenderimi yemeye başladım. 5-10 dk. sonra Begüm "Hadi gel bi bakalım. Sen duramayacaksın ne olduğunu öğrenmeden. Baksana! Hiçbir şey yemedin." dedi ve ayağa kalktı. Montunu giyip çantasını aldı ve tekerlekli sandalyeyi erkekler tuvaletine doğru sürmeye başladı. Tuvalete yaklaştıkça garip sesler geliyordu. İçimde çok kötü hisler vardı. Her ilerleyişimizde daha çok heyecanlanıyordum. Tuvalet kapısının önüne geldik ve kapıyı tıklattık. Ama kimse cevap vermedi. Sadece "Ağğhh!" diye acı dolu bir inleme sesi geldi. Ben de daha fazla dayanamadım ve tuvaletin kapısını açtım. Kapıyı açmamla Begüm ve ben olduğumuz yerde dona kaldık. Gördüğüm şey karşısında beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Yİ JUNG?!?!?! Onun ne işi var burada? Neden yerde kanlar içinde yatıyor?!?! Noldu burada?! "Berk?!" Berk'in dudağı kanamış, kaşı yarılmıştı. Berk gözlerinden ateş fışkırırcasına bana bakıyordu. Begüm arkamda donmuş bir şekilde olayı anlamaya çalışıyor, içinde olduğu şoktan kurtulmaya çalışıyordu. Ama ben alışmıştım. Şok mok yok yani. (O nasıl bir cümle oldu arkadaşım ^^) Yi Jung yerde acılar içinde kıvranmaktaydı. Ayaklarımı hareket ettiremesem de eğilip Yi ung'ın yanaklarına vuruyordum. "Yi Jung? İyi misin? Noldu sana? Yi Jung! Kendine gel, Yi Jung!!!" Çocuk kanlar içinde inliyo. Nasıl kendine gelsin mal! Yi Jung'ın öylece acı çekmesine dayanamayıp Berk'e "Berk! Sen ne yaptığını sanıyorsun? Onu neden dövdün?" dedim sinirli bir şekilde. Berk ise bağırarak "Sen daha hiçbir şeyin farkında değilsin!" dedi ve Yi Jung'ın karnına bir tane tekme attı. Sonra da sinirlice çekip gitti. Yi Jung ise yerde daha çok inlemeye başladı. Begüm'e dönerek "Begüm, Yi Jung'ı hastaneye götürebilir miyiz?" dedim. "Tamam canım. Ben bir taksi çağırayım bekle." dedi ve taksi çağırmak için eline telefonunu aldı. Taksiyi beklerken Yi Jung'ın yüzünü incelemeye başladım. Berk ona bir tekme atınca kanlar ağzından daha çok akmaya başlamıştı. Berk neden onu dövmüştü ki? Durduk yere dövmez heralde. Ben böyle düşüncelere dalmışken Begüm taksinin geldiğini söyledi. Taksici yanımıza geldi ve bir tane garsonun yardımıyla Yi Jung'ı taksiye bindirdiler. Sonra Begüm beni taksiye doğru götürdü. Begüm'ün yardımıyla arkaya Yi Jung'ın yanına oturdum. Begüm de öne geçti. 10 dk. sonra hastaneye geldik. Hastanenin önünde durduğumuzda Yi Jung biraz daha kendine gelmişti. "Elif, gerçekten gerek yok. Ben evde dinlenirim. Sonra geçer. Bak gerçekten." dedi. "Yok ya. Yi Jung! İlk önce dayak ye, sonra tuvalette yerde kanlar içinde kendini acındır, sonra taksiye binip bana bir sürü masraf yap, hastanenin önüne gel, sonra yok ben eve gitcem. Oh ne ala!" diyerek karşılık verdim de ancak sustu. Taksi şoförü Yi Jung'ın koluna girdi. Begüm de beni sürdü. Hastaneye gittiğimizde Yi Jung'a pansuman yaptılar. Alnına ve kaşına yara bandı yapıştırdılar. Yüzünün her yerinde çizikler vardı. Eve dönmek için çıkacağımız zaman Begüm'e fizik tedaviye gitmem gerektiğini söyledim. O da "Tamam, gidelim." diye cevap verdi. Yi Jung hemen oradan "Ben de sizinle gelebilir miyim?" diye atıldı. Bir an Begümle göz göze geldik. Ben 'ne diyeceğim' dercesine bakarken Begüm bana gelsin anlamında göz kırptı. Ben de Yi Jung'a "Gelebilirsin." dedim. "O zaman bekleyin de arabam gelsin. Onunla gidelim." dedi ve taksi şoförünün yanına gitti. Bir şeyler söyledi ve bi şey uzattı. Aişşh! Sanırım ücreti ödedi. Utandım şimdi! Aman be ne utancam! O erkek değil mi? Üstelik zengin de. O vercek parayı tabii ki de. Herneyse, çok uzatmayayım. Tekrar yanımıza geldi. Cebinden telefonunu çıkardı ve sanırım birisine mesaj attı. Şoförüne olsa gerek. 5 dk. sonra çok güzel bembeyaz bir jeep geldi. Yi Jung şoförüne göz işareti yaptı ve şoför beni arabaya bindirdi. Begüm de yanıma oturdu. Arabada hepimizin ağzını yılan sokmuş gibi susuyorduk. Fakat gözlerimiz konuşuyordu. Yi Jung'ın beni süzdüğünü anlayabiliyordum. O sürekli benimle göz teması kurmaya çalışıyor, ben ise her defasında gözlerimi ondan kaçırmaya çabalıyordum. Aişşh! Ben neden bugün Yi Jung'ın yanındayım ki?! Akılsız kafam!!! Berk ne yapıyor acaba? Ah! Yi Jung! Şu gözlerini ne zaman üstümden çekeceksin?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Senden İbaret
FanfictionTıpkı bir çocuğun yaramazlık yaptıktan sonra annesine "Bir şey diyeceğim ama kızma olur mu?" diye ürkekçe seslenmesi gibi sesleniyorum sana "Çok sevicem ama gitme olur mu?" ❤❤❤